Abdulhak Hamid Tarhan kimdir?
İkinci dönem tanzimat edebiyatçı,şair,yazar ve diplomat olan Abdulhak Hamid Tarhan, üç devir görmüş yani Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemin ve yeni kurulan Türkiye Cumhuriyet ilk yıllarında Türk edebiyatımıza eserler kazandırmış, modern edebiyatın doğuşunda büyük bir etkisi olmuş isimleden biridir. 2 Şubat 1852 tarihinde İstanbul’da dünyaya gelen Abdulhak Hamid Tarhan, köklü bir aileden gelen, o dönemde sarayda Hekimbaşı olan Abdülhak Molla’nın torunu ve çok tanınmış tarihçi ve ayrıca da Tahran Büyükelçisi görevi yapmış Hayrullah Bey’in oğludur. ilk tehsil hayatına dönemin önemli isimlerinden olan Evliya Hoca, Edremitli Behaeddin Efendi ve Yanyalı Hoca Tahsin Efendi gibi özel hocaların huzurunda başlamıştır. Ayrıca bu tehsil hayatına 1863 tarihinden once parise eğitim için gitmeden önce kısa bir süreliğine Rumelihisar Rüşdiyesi’ne devam etmiştir.
1863 yılında daha 10 yaşında iken ağabeyi Nasuhi Bey ile birlikte Paris’e babasının yanına giderek orada özel bir kolejde tahsil hayatına devam etmiştir. Kısa bir sure kalmasına ragmen fıransızcasını ilerleterek bir buçuk sene sonra tekrar İstanbul’a dönmüştür. İstanbul’a döndüğünde Fransızca’sını ilerletmek için Babıali’de tercüme odasına girmiştir. Daha sonra Tahran büyükelçiliğine tayin edilen babasıyla bereaber gittiği İran’da kaldığı dönem içirisinde burada yaşadığı hatıralarını anlattığı Macera-yı Aşk adlı ilk eserini yazmış, diğer bir önemli ve meşhur eseri olan Makber Mersiyesini yazmasına neden olan Fatma Hanım’la 1871 tarihinde evlenmiştir. Tahran’da kaldığı sure içerisinde Fars dilini öğrenmiştir.
Bu yıldan sonraki hayatında devletin önemli kademelerinde görev almış olan Abdulhak Hamid Tarhan, 1876 senesinde, hariciye mesleğini seçmiş ve ilk görev yeri olarak da Paris Sefareti ikinci kâtipliğine tayin edilmiştir. Burada iki buçuk yıl vazife yaptıktan sonra 1881′de Gürcistan Poti, 1882′de Yunanistan’da Golos,1883 yılında da Bombay konsolosluğuna tayin edilmiştir. Bombay’da üç sene kaldıktan sonra, Fatma Hanım’ın rahatsızlığının artmasından dolayı, İstanbul’a doğru yola çıkmak zorunda kalmış, fakat Fatma Hanım Beyrut’ta vefat etmiştir. Eşinin vefatı onun aleminde çok büyük bir sıntıya sebep olmuş ve ünlü şiiri olan “Makber”i yazmasına neden olmuştur. Bundan sonra Cumhuriyerin kurulmasına kadar mühim görevlere getirtilmiş ve vazife yapmıştır. En son olarak 1928 tarihinde İstanbul Milletvekili seçilmiş ve ölünceye kadar milletvekiliği görevinde kalmıştır. 12 Nisan 1937 tarihinde İstanbul’da vefat etmiş, Zincirlikuyu mezarlığına defnedilmiştir.
Edebi yönü ile Abdülhak Hamit Tarhan bakarsak, Tanzimat sonrası bütün edebi ve siyasi devirleri görmüş ve geçirmiş bir şair ve yazardır. Üç dönemi yani Tanzimatı, Meşrutiyeti ve Cumhuriyeti görmüştür. Osmanlının son döneminde türk edebiyatında çıkan Tanzimat, Servetifünun, Fecr-i Ati, Milli Edebiyat ve Cumhuriyet devri edebiyatları gibi edebiyat akınlarını yakından görmüş ve tanıma imkanı bulmuştur. Abdülhak Hamit Tarhan’ın Türk edebiyat tarihinde, modern edebiyatın kurucusu olarak kabul edilir. Abdülhak Hamit, ilk olarak şiir alanında eser vermeye 1870′lerde başlamıştır. Edebi kişiliğinin şekillenmesinde büyük rol oynayan ve aynı zamanda İkinci Dönem Tanzimat edebiyatçıları olan Ebüzziya Tevfik, Recaizade Mahmut Ekrem, Namık Kemal gibi yeni edebiyatçıların görüşleriyle olmuştur. Ve ayrıca uzun yıllar boyunca doğuda ve Batıda diplomat olarak devlet vazifesinde bulunmasından dolayı her iki kültürün edebiyatını yakından tanımasına vesile olmuştur.
Yazdığı şiirlerinde ve tiyatro eserlerine baktığımızda, vazife yaptığı yerlerde gördüğü tabiat manzaralarını tasvir etmiş ve bu sebepden dolayı Türk şiirine batıdan edebiyatından yeni konular, serbest düşünce ve şekiller getirmiştir. Ilk eserlerinde Tanzimat döneminden etkilendiği halde, daha sonra batı edebiyatını tanığı zaman, klasik edebiyattan biçiminden ayrılarak batı tekniğinde eserler vermeye başlamıştır.
Kısaca Abdülhak Hamit Tarhan’ın edebi yönünü özetleyecek olursak, Türk edebiyatında Süleyman Nazifin ismini taktığı “Şair-i Azam” (büyük şair) olarak tanınmaktadır. Tanzimat şiirinde Batılılaşma hareketinin ve modern edebiyatın asıl öncüsü olmuştur. Türk Divan edebiyatında şiirin kurallarını değiştirdiği için Divan edebiyatını bitiren kişi olarak bilinir. Hamit Tarhan, tam bir tezatlar şairidir. Yani şiirleinde birbirine zıt olan karmaşık bir duygu ve düşünceleri kullanmıştır. Sanat sanat içindir anlayışını benimseyen şair şiirlerinde ölçü, dil ve kafiyeye pek önem vermemiştir. Genel olarak tiyatro esrlerini oynanması için değil okunması için telif etmiştir. Hamit Tarhan’ın herhangi bir şekilde belirli bir dil anlayışı eserlerinde bulunmadığıdır. Bazı şiirlerinde yalın ve sade bir dil kullanırken bazı şiirlerinde ise tamame Arapça, Farsçadan oluaşan sözcük ve tamlamaları yoğun bir şekilde kullanmıştır. Şiir alanında modern bir edebiyatçı olarak, yaptığı yeniliklerle bir sonraki dönem edebiyatçıları olan Servet-i Fünun şairleri üzerinde büyük etkisi olmuştur. Türk edebiyatı tarihinde getirdiği yeniliklerden dolayı, ilklerden sayılan şiirde metafizik ürpertiyi getiren şair olarak da bilinmektedir.
Abdülhak Hamit Tarhan’ın şiir alanındaki eserleri ise Sahra, Ölü, Hacle, Kahpe Yahut Bir Sefilenin Hasbihali, Bâlâ’dan Bir Ses, Validem İlham-ı Vatan, Tayflar Geçidi Ruhlar, Divaneliklerim yahut Belde, Garam’dır.
Oyun alanında ise, İçli Kız, Tezer, Sabr ü Sebat, Duhter-i Hindu, Duhter-i Hindu, Tarık, Nazife yahut Feda-yı Hamiyet, Tarık yahut Endülüs Fethi, Eşber, Zeynep, Macera-yı Aşk, İlhan, Turhan, Finten, İbn Musa, Yadigar-ı Harb, Hakan