Akciğer amfizemi nedir?
Akciğer hayati öneme sahip organlarımızdan biridir. Oksijen alıp vermemizi sağlayan organımızdır. Amfizem, dokularda olağan dışı hava veya gaz bulunması, ciğer dokularının elastikiyetlerini yitirmesi fazla gerilmesinden ileri gelen solunum yetmezliğine neden olan en yaygın kronik akciğer hastalıklarından biri olarak tarif edilmektedir. Amfizem solunum yetmezliğine neden olan en yaygın kronik akciğer hastalıklarından biridir.
Amfizemin kelime anlamı, havanın vücudun normal olarak hava içermeyen bir yerinde bulunmasıdır. Gazlı kangrende dokularda toplanan gazlar amfizem olarak adlandırılmıştır. Fakat tıpta amfizem en çok akciğer amfizemini belirtmek için kullanılmaktadır.
Amfizem, akciğerlerdeki alveol denilen hava keseciklerinin gerilip genişlemesiyle ortaya çıkan bir hastalıktır. Bu genişleme hava, keseciklerini birbirinden ayıran ince duvarların yırtılmasına ve bundan dolayı akciğerlerde esneklik kaybına neden olmaktadır. Netice olarak akciğerlere hava girişi ve hava keseciklerinde kan gazları dengesi bozulur.
Akciğer amfizemi astım, kronik bronşit, akciğer veremi gibi hastalıklar sonucunda gelişebilir. Bilhassa ileri yaşlarda, akciğerlerde yaygın bağdoku artışı esnekliğin kaybedilmesine ve amfızeme neden olur. Birçok araştırma sonuçlarından amfizeme kalıtsal bir yatkınlık olabileceği anlaşılmıştır. Ama bu hastalığın en önemli nedeni sigara alışkanlığıdır. Amfizeme neden olan başlıca etkenler şunlardır:
1- Küçük bronş dallarının tıkanması nedeniyle içerideki havanın dışarı atılamaması,
2- Hava keseciklerinin aşırı gerilmesiyle akciğer esnekliğinin yok olması,
3- Keseciklerde birikmiş olan hava kabarcıklarının etkisiyle kesecikler arası duvarların yırtılması,
4- Hava keseciklerinde kanın oksijen alabilmesi için gerekli olan yüzeyin azalması ve dolaşım direncinin artması sonucu akciğer damarlarında lezyonlar oluşması.
Kronik amfizemde soluk alırken göğüs sürekli olarak genişler. Akciğerler aşırı gerilmiştir. Soluk verdikten sonra akciğerlerde kalan hava miktarı daha da artmış, soluk alıp vermede akciğere girip çıkan hava miktarı azalmıştır. Akciğer amfizemi erkeklerde kadınlardan daha fazla görülür.
Amfizemi hazırlayıcı bir takım etkenler vardır. Yapısal yatkınlık da hastalığın ortaya çıkmasında önemli rol oynamaktadır. Örneğin, aynı sağlıksız iş koşullarında, çalışan bronşitli hastaların sadece bir bö¬lümünde amfizem görülür. Alınacak ilk önlem bronş iltihabına sebep olabilecek soğuk ve nemli ortamlardan uzak durmaktır. Solunum yollarını devamlı olarak yoran cam üflemeciliği, nefesli çalgı çalmak gibi meslekler de amfizeme neden olabilmektedir. Solunum sistemini ilgilendiren soğuk algınlığı gibi sıradan enfeksiyonlar bile zamanında tedavi edilmelidir. Astım hastalarının düzenli tedavi görmeleri amfizem için oldukça önemlidir. Astım nöbetlerine sebep olan etkenler belirlenmeli, hastalık tedaviyle denetim altında tutulmalıdır.
Kronik amfizemin başlıca belirtileri ise şunlardır:
1- Nefes tıkanıklığının artması,
2- Öksürme,
3- Devamlı nefes nefese kalmak.
4- Cyanosis (Oksijen eksikliğinden ciltte, dudaklarda, ve tırnaklarda meydana gelen bir mavilik).
5- Vücuda giren oksijenin azalması.
6- Er ya da geç gelebilecek olan bir kalp sektesi.
Amfizem yaşlılarda ve tümör tedavisi gören vücut direnci düşmüş olan kişilerde çok kötü sonuçlara neden olabilmektedir. Şeker hastalığı ve frengi tedavisi gören, yeniden canlandırma kliniklerinde yatan veya kronik hastalıkları olan kişiler de ciddi anlamda tehlike altındadır. Bütün bu durumlarda amfizem ölüm¬le sonuçlanabilmektedir.
Geçmişte son derece kısıtlı olan tedavi imkanları günümüzde önemli ölçüde gelişmiştir. Tedavinin önemli bir bölümü solunum eğitiminden oluşmaktadır. Solunumdaki eğitim hastanın yakınmalarını azaltmakta olup olağan ve üretken bir yaşama hazırlanmasını sağlamaktadır. Solunum eğitiminin amacı karın kasları ve diyafram aracılığıyla solunumun veriminin artırılmasıdır.
İlaç tedavisinde bronş duvarına yapışmış olan balgamın çıkarılmasını kolaylaştıran maddeler ve bronş kasılmalarını gevşeten çeşitli maddeler kullanılmaktadır. Ayrıca bol sıvı alınması ve buhar tedavisi de oldukça yararlıdır. Bu tedavilere olumlu cevap alınamazsa yan etkilerine dikkat edilerek kortikos-teroitlere başvurulmaktadır.