Akrebin zehrinin hastalıklara şifa olduğunu biliyor musunuz?
Dünyada yaşayan her canlıda kendine has olan önemli özellikler bulunmaktadır. Örneğin akrepler doğada 50 derecedeki sıcaklığa, -30 derecedeki soğuğa karşı yaklaşık bir yıl boyunca aç ve susuz olarak dayanabilecek şekilde yaratılmıştır. Akrepler radyasyona karşı 40-150 bin rads kadar dayanıklılığa sahiptir. Bu oran insanlarda ise, 600 rads kadardır. Günümüzde akrep zehirlerinin insanlara tehlikeli olduğu kadar, hastalıklara karşı şifa olduğu hakkında bazı araştırmalar bulunmaktadır.
Akrepler omurgasızlar sınıfından omurgasız eklem bacaklılar familyasındandır. Vücudu sert bir kitin tabakasıyla kaplıdır. Zehirli iğnesi kuyruğundadır. Vücudunun genellikle ön tarafında ortada iki, yan taraflarında 2-5 çift göz olur. Bazı türlerinde göz bulunmaz. Karın bölümü anlık titreşimleri algılama işine yarayan ince tüylerle, bacakları ve vücudu ise dokunmaya karşı duyarlı olan daha kalın tüylerle kaplıdır. İçinde bağırsağı olan ve vücudun son kısmı yani akrebin kuyruğu olarak bilinen, gerçekte karın kısmının daralmış olan uzantısıdır. Kuyruğu ise, zehir kesecikleri, bezleri ve zehrin boşaltılmasına yarayan bir iğneyi taşıyacak şekildedir. Ağzının ön tarafında, besinlerini çiğnemeye ve parçalamaya yardımcı olan bir çift küçük zehir çengeli bulunur.
Günümüzde dünyada boyları 1,3 cm – 22 cm arasında kadar değişen yaklaşık 1.300 kadar akrep türü bulunmaktadır. En uzun boylu akrep türü Afrika’da, yaygın dağılışı olan Hadrurus cinsi akrepler ise Amerika’da yaşamaktadır. Akrep karla kaplı olan bölgelerde kış uykusuna yatar, kurak bölgelerde ise yazın uykuda olarak ya da çok yavaş hareket ederek yaşamlarını devam ettirirler. Çoğunlukla yalnız yaşamayı seven akrepler, gündüzleri saklanır, geceleri ise ortaya çıkıp avlanır. Bazı türler taş altında, duvar yarıklarında, kuruyan ağaç kabuklarının altında, bazıları da yer altında kazdıkları dehlizlerin içinde yaşarlar. Grup olarak yaşayan besinlerini ve yuvalarını paylaşan akrep türleri de bulunmaktadır. Akreplerin geçmişi çok eskidir. Yaklaşık olarak 425-450 bin yıllık taşlarda akrep fosilleri bulunmuştur. Üç hafta buz kalıbında dondurulan akrep, buz eritildiği zaman herhangi hiçbir şey olmamış gibi yürüyüp normal yaşamına devam edebilir.
Akrepler avını tuzak kurarak yakalar. Her türlü böcek, örümcek ve kırkayak yiyebildiği gibi, kendi türünden olanları da yerler. Bazı büyük olan akrepler, kertenkele, yılan ve fare gibi omurgalı hayvan yavrularını da yer. Akrepler ağızlarının önündeki zehir çengelleriyle avını yakalar. Gerektiği zaman avına zehir enjekte eder ve felç olmasını sağlar. Akreplere doğa avının büyüklüğüne göre zehir enjekte etme yeteneği vermiştir. Av küçük olursa, ilk olarak ‘prevenom’ denen açık renkli saydam ve hafif bir zehir salgılar, eğer avı direnirse bu kez daha koyu renkte ve tesirli olan ikinci bir zehir salgılamaktadır. Avı hareketsiz kaldığında ise, asit salgılayıp avının dokularını eritir. Akrep zehrinin içeriği ve tesiri, akrebin türüne göre değişmektedir. Akrep zehrinin içeriği tuz karışımları, küçük moleküller, peptid ve proteinlerden oluşur. Peptidlerin özelliği belli amaçlara göre değişir. Bunların bazısı omurgasızlarda, bazısı omurgalılarda, bazısı da her ikisinde de tesirli olabilir. Zehir avının sinir sisteminin fonksiyonunu yerine getirememesini sağlar. Yaklaşık 3-5 yıl yaşayan akreplerin bazı türleri, yaşamlarını 10-15 yıl sürdürür.
Akrebin intihar ettiği doğru mudur?
Akrebin çevresi ateşle çevrildiği zaman kendisini sokarak intihar ettiği düşünülmektedir. Bu konuda yapılan araştırmalarda gözlenen ise; akrebin çevresi ateşle çevrildiğinde, oluşan yüksek sıcaklık, su kaybı ve akrebin vücudunda olan proteinlerin yapısının bozulmasına neden olur. Bir süre sonra akrep buna dayanamaz ve ölür. Sıcaklık yükseldikçe, akrep önde bulunan kıskaç ve arkada olan kuyruğunu vücuduna yaklaştırmaya başlar ve zehirli iğnenin olduğu kuyruğu akrebin vücuduna temas eder. Bu yüzden akrebin kendini sokup intihar ettiği düşünülür.
Akrep zehrindeki şifa
İsrail’de yaşam süren sarı akrepte bulunan zehir, tıpta beyin kanserinin tedavisinde kullanılır. Zehrin içeriğinde olan bir maddenin hastaya enjekte edilmesinden sonra, zehirdeki madden ‘glioma’ denilen kanser hücrelerini sarmalar ve radyasyona maruz bırakılınca da kanser hücrelerinin öldüğü görülür. Bununla ilgili araştırmalar devam etmektedir. Yapılan araştırmalarda yine Orta Amerika’da yaşayan ‘Centruroides margaritatus’ adlı akrebin zehrinin, by-pas ameliyatlarındaki başarıyı artırdığı tespit edilmiştir. By-pas ameliyatından sonra damarların tıkanmasına neden olan hücre çoğalması, bu ameliyatların başarısızlıkla sonuçlanmasına neden olur. Laboratuvar araştırmalarında, akrepten alınan margatoksin adındaki zehrin, by-pas ameliyatından sonra oluşan bu hücre çoğalmasını önlemeye yardımcı olduğu belirlenmiştir.
Kırmızı akrebin zehrinin de genetik bir kalp rahatsızlığı olan Brugada sendromunun iyileşmesine yardımcı olduğu belirlenmiştir. Brugada sendromu, sağlıklı genç kişilerde kalp ritminde düzensizliğe ve ani ölümlere neden olan kalıtımsal bir hastalıktır. Hindistan’da yaşayan kırmızı akrebin zehri, sodyum kanallarını aktive eder ve potasyum kanallarını bloke eder. Sonuçta aşırı ve kalıcı otonom sinir sistemi bozukluklarına neden olur. Bu bozukluklar geçici parasempatik ve uzun süreli sempatik belirtiler olarak kendini gösterir. Bu yüzden akrep sokması, bir alfa-adrenerjik blokerolan prazosinle tedavi edilmektedir. Akrep zehrinden elde edilecek ilaçlar, var olan sodyum miktarını artırarak Brugada sendromunun tedavisine yardımcı olabilir. İleride tıpta bunun kullanılması beklenmektedir.