Anne sütünün mucizeleri nelerdir?
Doktorların çoğunluğu düne kadar anne sütünün çocuk için sadece iyi bir besin kaynağı olduğunu düşünmekteydi. Anne sütünün annenin göğsünden direkt olarak çocuğa geçtiğinden enfeksiyon yapan mikroorganizmaları taşıma olasılığı oldukça düşüktür. Dışarıda satılan şişe sütlerinde ise, hayvanların sağılması aşamasından itibaren su ya da çevreyle temas ettiği için hastalık yapıcı mikroorganizmaların bu yolla bulaşma olasılığı yüksektir. Bu konuda yapılan araştırmalara göre, şişe sütlerle beslenen çocuklarda anne sütüyle beslenen çocuklara göre idrar yolları, solunum yolları, kulak rahatsızlıkları, bağırsak hastalıkları ve menenjit hastalığının daha fazla görüldüğü belirlenmiştir.
Anne sütü yaşamın ilk aylarında çocuğun hastalıklardan korunmasına yardım etmektedir. Çünkü bebeğin bağışıklık sistemi bu sürede yabancı organizmalara karşı tam olarak çalışamaz. Bu yüzden bebekler anne karnında olduklarından itibaren başlayan ve emdiği sürece doğumun ardından devam eden bazı mekanizmalarla donatılmıştır. Bunların birincisi, annenin yaşamı boyunca geçirdiği hastalıkların sonucunda, immün sisteminde ürettiği savunma antikorları plasenta aracılığıyla bebeğine vermesidir. Bu antikorların doğumun sonrasında da anne sütüyle bebeğe aktarılmaya devam etmesi söz konusudur. Annedeki mikropları tanıyan, hafıza hücrelerinin de anne sütüyle bebeğe geçmesi nedeniyle, bebeğin bağışıklık sisteminin mikroplara karşı koyması kolay olur.
Anne sütü aracılığıyla bebeğin bağırsağına gelen bağışıklık hücreleriyle diğer makro moleküller bağırsak mukozasından ilerleyerek lenf sistemine geçmektedir. Fakat bundan önce bağırsak içinde olan besin maddelerinden bakterilerin yararlanmasına engel olarak, burayı bakterilerin çoğalmasına uygun olmayan bir ortama çevirmektedir. Yani bağırsakta olan zararlı bakteriler burada çoğalamaz.
Anne sütünde olan antikorlar
Anne sütündeki antikorlar beş gruba ayrılmaktadır. Bunlar IgG, IgA, 1gM, IgD ve IgE olarak gösterilir. Bunların tamamı anne sütünde bulunmaktadır. Fakat en fazla olanı IgA salgısıdır. Erişkin kişilerin solunum ve sindirim sistemlerinde de IgA bulunmaktadır. Bu antikorlar iki ya da daha çok IgA molekülünden oluşmaktadır. Secretary component denen salgı faktörü maddeleriyle beraber olan IgA molekülleri bunun etkisiyle mide ve bağırsaklardaki sindirim enzimleri tarafından parçalanmaktan korunmaktadır. Doğumdan sonra bebeğin immün sistem aktif hale geçmediği için, bebeklerin enfeksiyona yakalanması halinde IgA sentezi ile salgılaması çok azdır. Bu nedenle biberonla beslenen bebeklerde hastalıklara yakalanma daha kolay olur. Anne sütüyle beslenen bebekler sürekli olarak IgA aldıklarından hastalıklara karşı daha dayanıklı olurlar. Bağırsakta yararlı bakteriler de bulunmaktadır. Fakat anne sütünde bulunan bazı maddeler bu yararlı bakterilerin çoğalmasını teşvik ederek sayılarını artırdığı için, bağırsaktaki zararlı bakterilerin çoğalma olasılıkları düşük olur. Bu zararlı bakterilere karşı direncin başka bir yoludur.
IgA salgısı bağırsak mukozasının dışında, gözlerde olan epitel dokuyu da enfeksiyonlara karşı koruyabilir. Bazı ülkelerde kadınlar sütlerini çocuklarının gözlerine damlatır. Anne sütü içindeki bazı maddeler göz konjunktivasında olan enfeksiyonları tedavi edici etki yapar. Bunun tıbbi açıdan tam olarak açıklaması olmasa da, teorikte oldukça başarılı sonuçlar vermektedir.
Anne sütündeki yararlı moleküller
Antikorlar ve bağışıklık hücreleri dışında anne sütünde, mucin denilen içeriğinde karbonhidrat ve protein taşıyan moleküller bulunmaktadır. Bunun dışında ortamda serbest demiri bağlayan lactoferrin denilen protein ile B12 vitaminini bağlayan bir proteinde anne sütünde oldukça zengindir. Bu sayede ortamda B12 vitamini ve demir bulamayan bakteriler beslenemez ve hastalıklara neden olamazlar.
Anne sütünde olan hastalığa direnç faktörü bifidus faktör, bebeğin bağırsağındaki yararlı bakteri olan lactobacillus bifidus un çoğalmasını sağlar ve zararlı olanları uzaklaştırır. Sütte olan serbest yağ asitleri de virüslerin kılıfına zarar verir. Anne sütünün mükemmel özelliklerinden biri de, doğumdan sonra gelen kolostrum denilen sarımtırak süttür. Bu kuvvetli antiviral etkiye sahip bir süttür. Bu sütün içinde fibronectin denen protein bulunur. Bu protein bebeklerin enfeksiyon riskini azaltan etkilere sahiptir.