Anneliğin ilk aylarında anne davranışları nasıldır?
Annelik, kendine has davranış kalıplarının sergilendiği doğal ve fizyolojik bir süreçtir. Yeni doğmuş olan bebeğe içgüdüsel bakım ve korunma sağlayan davranışlar “annelik davranışı” olarak adlandırılmaktadır. Annelik davranışında genetik ve hormonal etkenlerin yanı sıra çocukluktan beri alınan eğitim, aile ve bilhassa anneyle yaşanan olumlu veya olumsuz olaylar ile birlikte çevresel ve kültürel etkenlerde önemli rol oynamaktadır.
Hayata gözlerini yeni açan bebeğin bakımı anneye verilmiştir. Annelik içgüdüsel bir yetenek olup, türlerin devamı açısından olmazsa olmazdır. Yeni doğan bebeklerde beslenme, temizlenme gibi anne bakımlarının yanı sıra, en temel ihtiyaçlardan biri de dokunulma ihtiyacıdır. Anne ile bebeğin ten teması sosyal, davranışsal ve bilişsel bütün işlevlerin gelişiminde büyük rol oynamaktadır.
Her çocuğun annenin hayat süresini ortalama 1,5-2 yıl kadar kısalttığı ifade edilse de, annelik kadınlar için vazgeçilmez hazlardan biridir. Anneleri anneliğe hazırlayan hormonal ve bilişsel yapı sayesinde iyi bir anne-çocuk ilişkisi garantiye alınmaktadır. Anne-çocuk ilişkisinin kurulmasında hormonlar gebelik öncesi, gebelik ve gebelik sonrasında son derece önemli rol oynarken, dişinin çocukluktan itibaren anneliğe hazırlanmasını sağlayan psiko-sosyo-kültürel etkenler ve çevresel etkenler, bebeğin anneye bağlanması ve şirinlikleri ile anneye sevimli görünmesi gibi bebeğe bağlı etkenler ile çocuğun duygularının anne tarafından anlaşılabilmesi, annenin yabancılara karşı saldırganlığının ve koruyuculuğunun daha çok artması gibi içgüdüsel yönü ağır olan etkenler, anne ile çocuk arasındaki bağı sağlamakta ve kuvvetlendirmektedir.
Hormonal sistem gebelik ve sonrasında çok önemli işlevlere sahiptir. Östrojen, progesteron ve oksitosin annelik davranışları ve annenin çocuğuna bağlanması ile doğrudan ilişkili olan hormanalrdır. Bilhassa yüksek progesteron ve östrojen beyinde oksitosin ve prolaktin reseptör sayılarını daha çok arttırmakta, doğum sonrasında östrojen ve progesteron hormonları hızlı bir şekilde azalsa da annelik davranışı bir kere hareketlendikten sonra annelik duygusu ve davranışları devam etmektedir.
Hormonal değişikliklerin beyinde amigdala üzerine etkisi sonucu kötü kokular algılanmamakta, bebeğin dışkı, idrar gibi atıkları nötr bir madde olarak görülmekte ve hatta bazı anneler için ödüllendirici bir koku olarak algılanmaktadır. Bu nedenle bebeğin altını temizlemek, anne için doğal ve kaçınılması gereken bir olay değilken babalar için çok daha zor bir olay gibidir.
Oksitosin gebeliğin son aşamasında ve annelik davranışının başlatılarak devam ettirilmesinde en temel hormondur. Doğum kanalının uyarılması ile salgılanması tetiklenmekte olan oksitosin, doğumu kolaylaştırmakta ve süt salınışına yardımcı olmaktadır. Annenin bebeğin kokusunu tanımasını sağlayan oksitosin hormonu, cinsel isteği azaltarak bütün ilginin bebeğe yönlenmesini sağlamaktadır. Annenin aynı zamanda anksiyete ve stres seviyesini azaltan oksitosin, annenin bebeğinin işaretlerini anlayarak onun ihtiyaçlarını doğru olarak algılamasını ve karşılamasını sağlamaktadır.
Psikiyatride birçok problemlerin temeli doğumla birlikte atıldığı savunulur. Sosyalleşmenin ilk adımı anneden çocuğa, çocuktan anneye, bağlanmanın meydana gelmesiyle atılır. Bu adım eğer sağlam atılmışsa ilerideki romantik aşklar da o kadar sağlıklı olacaktır. Anne sevgisi o kadar farklı bir duygudur ki, anne bebeğiyle ilgili bütün olumsuz duygulara, sosyal yargı ve eleştirel düşüncelere kendisini tamamen kapatmıştır. Bunun nedeni ise beyin faaliyetlerindeki değişikliklerin son derece aktif rol oynamasıdır. Bilhassa ilk 3 ayda anneler bebeklerini mükemmel düşünür ve kusursuz olarak görürler.
Anneliğin ilk dönemlerinde, bilhassa doğumu takiben ilk 3 ay içinde anneler bebeğiyle ilgili oldukça yoğun zihinsel uğraşılara girerler. Bebeğin sağlığı, iyi anne olup olmadığı, bebeğin doyup doymadığı, bebeğe hijyenik davranıp davranılmadığı gibi çeşitli kaygılar bazen obsesyon ve kompulsiyon derecesine kadar varmaktadır. Bu, bebeği tehlikelerden korumaya yönelik bir süreçle kazanılmıştır. Doğumdan sonraki ilk hafta içinde annelik hüznü görülür. Annelerin kendilerini biraz mutsuz, tedirgin ve tuhaf hissettikleri bir dönemdir. Özellikle doğumdan sonraki 3.ve 4. gün bu belirtiler en daha çok şiddetli olmaktadır.Doğum sonrasında annelerin bir kısmı doğum sonrası depresyonu yaşamaktadırlar. Hemen hemen bayanların %10-15’i bunu yaşamaktadır. Ve bu gayet doğal bir durum olarak görülmelidir.