Aşkın kimyası var mıdır?
Aşk, insan hayatının en vazgeçilmez bileşenidir. Bir varlığı ya da bir insanı tutku denebilecek kadar ileri düzeyde sevme halidir. Aşkın; zamanı, yaşı, yeri, ırkı, cinsi, vs. yoktur. Aşk, herkese ve her şeye karşı duyulabilmektedir. Aşık olma kontrol edilebilen bir durum da değildir. Kontrol edilemeyen bir durum olması, aşkın her an en basit bir uyarı ile bile gündeme gelebiliyor olması, “Aşkın kimyası var mıdır?” sorusunu da ister istemez akla getirmektedir.
Evet, aşkın bir kimyası vardır; “aşk molekülü” ya da “aşk hormonu” olarak bilinen bir madde vücudumuzda doğal olarak salgılanmaktadır. Beyin tarafından salgılanan feniletilamin “aşk hormonu” olarak bilinir. Beynin, feniletilamin üretmek üzere uyarılması ise birçok nedenle olabilir; “bir görüşte aşk” diye tabir edilen gözgöze gelme, en küçük bir temas, ses tonunun etkilemesi, vb. çok şiddetli olmayan uyarılar dahi feniletilamin hormonunun üretimini tetikleyebilmektedir.
Feniletilamin üretiminin yüksek düzeylerde gerçekleşmesi halinde kişide bazı fiziksel reaksiyonlar görülebilmektedir. Bunlardan bazıları olan; ellerde terleme, kalp atışlarında hızlanma, soluk alıp verme hızında artış, yüzde kızarma gibi etkiler en sık görülenleridir. Bu etkilerin, dopamin ve noradrenalin adı verilen hormonların salgılanması halinde de görülmesi muhtemel olduğundan bazı kaynaklarda üç hormon birlikte aşk hormonları olarak anılırlar: noradrenalin, dopamin, feniletilamin.
Yıllarca sürecek bir bilmece, bir gizemdir aşk! Her ne kadar bir kimyasının olduğuna ve bulunduğuna dair haberlere kadar ilerlemiş olsak da günümüzde, aşkı tam anlamıyla çözmek, anlamak, netleştirmek sanırız ki hiçbir zaman söz konusu olmayacaktır.
Ancak, her ne olursa olsun; her ne keşfedilirse keşfedilsin şu kanaat hiç değişmeyecektir muhtemelen: “Aşk güzeldir ve insanoğlunun mutlu bir şekilde yaşaması için gerekli en önemli ihtiyaçlardan biridir; en az yemek içmek; nefes almak kadar“.