Aşkın merhaleleri nelerdir?
Herkesin flört etmeyi aşk yapmak sandığı şu zamanda, asıl aşkın lezzet veren hakikatlerine yabancılaştırılan bir gençliğin üyesiyiz. Tüm aşkları yapay bir şekilde klonlaştıran sistemin lezzetsiz taklitlerinden sıyrılabilen gençler, sevgiliyi flört adı altında lüplemeyi değil, gerçek aşk deryasında sevgiliyle yaşamayı başarabilecekler. Herkesin bu hakikati anlamasını ve yaşamak uğrunda arayış içersinde olmasını niyaz ediyorum.
Aşk-ı alaka bahsinde geçen malumatlardan derlediğim gerçek aşk karineleri, merhaleler nezdinde kişide heyecan uyandırmaya başlar. Halbuki günümüzde, kız ve erkek ilişkilerinin çoğu bir heyecan değil, sadece olması gereken ve hızlı bir şekilde tabiri caizse boş durmamak için gerçekleştirilen bir köşe kapmacaya dönüşmüş. Halbuki aşkın başlangıç evresi olarak nitelendiren “görme” aşkın evrelerinden ilki ve tohumun atıldığı önemli bir zaman dilimi.
Her gördüğüne sarkıp, her kızı ele geçirme gayretlerinden daha farklı olan bu görme aşaması, kişide büyük bir heyecan uyandırır. Birden şekillenen bu heyecanın adını ilk evrede koymak zor olsa bile, tohum gönüle yerleştikten sonra, gelişmesi için gerekli olan ihtiyaçlarının karşılanması için hep, aklı ve kalbi rahatsız etmeye devam edecektir.
Bu görme aşamasından sonra tohum gönüle yerleştiği için tıpkı bir gülün rengini alması ve büyümesi gibi güneşe olan ihtiyacı ne derecedeyse, gönüle ekilen tohumunda yeşermesi için sevilene “bakma” o derece önemli bir hale gelmeye başlar. Yani aşkın ikinci merhalesi olan “bakma” sürekli gerçekleşmeye muhtaç bir şekilde, tüm uzuvlarda yer edinmeye başlar. Nasıl güneş baktıktan sonra nebatatın ve insanlığın aşkından yeniden doğma hissi ve arzusu içerisinde yıllardır vazifesini aksatmıyorsa, sevgiliyi görmek ve güneşin doğuşunu izlemek için seven de “bakma” vazifesini yaşamak için aksatmamaya dikkat edecek.
Diğer bir merhale, bakma lezzetinden alınan doyumun insanı “tapma” durumuna getirmeye başlaması. Burada dikkat edilecek husus ubudiyyet değil, sevginin vermiş olduğu sevgili de kaybolma, yani onun gibi düşünme, onun sevdiği işleri yapma, onun dinlediklerini dinleme. Seven bu durumda kendi benliğini, belki de gurur ve karakterini ikinci plana atmıştır.
Aşkın bu merhaleye gelebilmesi için geçirdiği evreler görme ve bakma, kişiyi sevgilisine açılmaya itecek bir olgunluğa eriştirir. Tapma denilen bu merhalede kişi, aklını ve mantığını bir kenara bırakarak, aşk-ı ilan edecek kudreti kendisinde bulur. Evet gören ve bakabilen gözlerin bu anı ölümsüzleştirmesi için olgunlaşmış olması gerçek aşkta esastır.
Çünkü seven, tapma merhalesine gelemediyse, sevgiliye bakma cesareti gösteremez. Gayri ihtiyarı bir şekilde onunla göz teması kurmaktan çekinir ve sıkılır. Bu durum kendisini sevgiliye layık görememe, cesaretsiz olma gibi birçok nedeni engel olarak sevenin karşısına koyar. Ancak üçüncü merhaleye gelmiş gönül için ben yok olduğundan olumsuz düşüncelerin uğruna aşkı kurban etme diye bir ihtimal söz konusu olmaz.