Bağımlı kişilik nedir?
Bağımlı kişilik bozukluğu olan kişiler diğer kişilere karşı aşırı güvenme, teslimiyetçi davranma ve dayanma davranışlarını sergiler. Bu yapıda olan kişilerin bağımlı ve teslimiyetçi olmalarının sebebi başkalarının yardımı olmadan hiç bir şey yapamayacaklarına inanmalarıdır. Bu kişiler yaşamında yalnız kalmak istemeyen, alkol ve madde bağımlılığı olan, depresyona girme olasılığı fazladır. Bunun sebebi bağımlı oldukları kişilerin yaşamlarından çıkmalarında ya da bu kişilerin eleştirisine maruz kalması durumunda kendisini reddedilmiş hissetmesi ve boşluğa düşmelerinden kaynaklanmaktadır. Bağımlı kişilik yapısındakiler birilerine bağımlı olma eğilimleri sebebiyle bu ilişkisinde kendisini bırakmaması önemli olduğundan duygusal, fiziksel ve cinsel istismara uğrama olasılıkları bulunmaktadır. Bağımlı oldukları kişinin kendisini terk etmesine engel olmak için, kendilerini her türlü acıya ve aşağılanmaya katlanmak zorunda hissederler. Kendi özgüvenleri düşük olduğundan, bunu bağımlı oldukları kişinin yardımlarıyla telafi etmeye çalışırlar. Bu yüzden her zaman taviz vermeye hazır olurlar. Bağımsız çalışıyorlarsa işlerinde başarısız olurlar. Verilen her sorumluluktan kaçınır, ciddi karar verme aşamasında endişe taşırlar.
Bağımlı kişilik özellikleri nedir?
- Karar vermekte zorlanmak: Bu özellikteki kişiler başkalarının yardımı olmadan hiç bir konuda karar veremezler. Basit kararlarda bile danışmaya ihtiyaçları vardır. Bunun nedeni hatalı davranabileceklerini ve yanlış şeyler yapabileceklerini düşünmeleri sebebiyle ceza alacaklarını ve kötü davranışlara neden olacaklarını düşünmelerindendir.
- Kendini ifade edememek: Başka kişilerle anlaşamadıkları konular olduğunda bunu ifade etmekte zorlanırlar. Söyleyecekleri konuları ya çekinerek söyler ya da hiç söyleyemezler. Gerçekte ne istediklerini bilmediklerinden, başkalarıyla sorun yaşar ve bu sorunlarına kendileri çözüm üretemez. Bu yüzden her zaman kötüye kullanılmaya açıktırlar.
- Hayır demeyi beceremezler: Kendilerinin istemediği şeyler hakkında talepte bulunana olursa, buna karşı koyamaz ve hayır demeyi beceremezler. Başkalarına bağımlılıkları yüksekse, hayır demeyi düşünemezler. Karşısında olan kişiler ne isterse onu doğru kabul ederler. Açık bir haksızlık halinde söyleneni yapmış olsalar da, içlerinde öfke yaşarlar fakat bunu dışarıya belli etmezler. Bazı hallerde öfkesinin farkına bile varamazlar.
- Güven eksikliği yaşamak: Bu kişiler kendilerini yetersiz gördüğünden, sohbetleri ve aktiviteleri kendileri başlatmazlar. Bu halde susmayı tercih ederler ya da kendileri de aynı fikirleri savunduklarını söylerler. Dinlemeyi aktif şekilde beceremezler. Kendilerine güvenemedikleri için, konuşmalara katkı sağlayamaz ve konuşulanları değerlendiremezler. Konuşmaları öylesine dinlerler ve kendilerini aciz biri gibi hissederler.
- Yalnız kalmak istemezler: Bu yapıdaki kişiler yalnızken çaresiz ve sıkıntılı halde olurlar. Yapacaklarını bilemez, sadece rutin davranışlarını yaparlar. Kendileri eşini aramak, arkadaşıyla buluşmak, eşinin gelmesini istemek gibi düşüncelere sahip olur. Dıştan arkadaş canlısı görüntüsü verseler de, gerçekte yalnız kalmaktan dolayı kendini kötü hissederler.
- Bir ilişki bittiğini zaman hemen başka birini aramak: Bağımlı kişilik yapısındaki kişiler bağ kurmuş olduğu kişilerle yakınlıkları bittiğinde, buna tahammül edemez. Duygusal ilişkisi olanlar ve yakın arkadaş olan kişilerde bu daha şiddetlidir. Ayrılık, terk edilmek ve reddedilmek gibi konularda aşırı hassas olduklarından, sıkıntı duyar ve boşluk hissine kapılırlar. Bu duygular onları rahatsız ettiğinden, hemen başka birisini ararlar. Birilerine bağlanma kendileri için bir ihtiyaçtır. Bu sebeple duygusal açıdan istismar edilirler.
- Terk edilme korkusunu sürekli düşünmek: Beraber oldukları kişiler hakkında kendilerini terk edebilecekleri düşüncesiyle devamlı meşgul olurlar. Bu nedenle sürekli olarak bağımlı oldukları kişileri gözlemler, devamlı olarak olumsuzluk ararlar. Mutlaka gerçek ya da gerçek dışı bir olumsuzluk bulurlar. Bu döngü kişilerde terk edilme korkusunu canlı tutar.
Bağımlı kişilik bozukluğuna sahip anneler kendi çocuklarında da aynı sorunla karşılaşabilir. Burada genetik olarak bir geçiş olduğu gibi, çocukların yetişmesi sırasında annelerin bunu çocuklara yüklemesi dikkat çeker. Yetişme dönemindeki çocukların üzerinde aşırı koruyucu ve uyarıcı olmak bu zemini hazırlamaktadır.