Banyonun tarihi nedir?
Eski dönemlerde Avrupalılar, banyo ve yıkanma konusunda yazılanlara ve tarihe bakılacak olursa, hiç de temiz insanlar değildi. Avrupalıların ataları çok seyrek yıkanır, doktor müsaade etmezse vücutlarına su değdirmekten müthiş korkardı. O devirde Paris’te banyocu denilen bir esnaf vardı. Bu adamlar ikişer ikişer gezerler, yanlarında taşıdıkları bakırdan bir tekneyi peşlerinden sürükleyerek mahallelerde dolaşırlardı. Eğer yıkanmak isteyen bir aile tarafından çağrılırlarsa bakır tekneyi evin bir yerine yerleştirirler, sonra da ellerindeki kovalar ile su taşıyarak tekneyi doldururlardı. Teknenin içine önce evin erkeği girer yıkanır, sonra sırası ile hanımı, çocukları, hizmetçiler onu takip ederlerdi. Bu şekilde yıkanmak öyle masraflı ve zordu ki, dar gelirliler bu işe kalkışamazlardı bile. Orta halli bir Parisli ancak özel bir gün varsa yıkanabilirdi. Çoğu kadınsa evlenmeden önce yıkanır ve temizlenirdi.
Eski çağlarda yıkanma, bugünkü anlamından çok daha farklı amaçlar ile yapılırdı. Hamamlarda toplanılır, konuşulur, eğlenilir ve yemek yenilirdi. Bir bakıma mesela eski yunan hamamları kahvehaneler gibiydi. Hamamlarda yıkanacak olanları köleler soyar, hoş kokulu yağlar ile vücudunu ovar ve hamamın en sıcak noktasında bu günkü buhar banyolarına benzer bir odaya sokarlardı. Romalılar buraya Calderium yani sıcak oda derlerdi. Buradan çıkınca soğuk suya girerlerdi. Eski Roma’da yıkanma ve hamam kültürü o kadar gelişmişti ki hamamların kütüphaneleri, heykelleri ve oturma alanları, bahçeleri vardı. Ortaçağ Fransa’sında ve Avrupa’sında, birlikte yıkanılan hamamlar vardı. Kadın, erkek ve çocuklar hep birlikte yıkanmaya başlamışlardı. Hatta soyluların evlerinde hamamlar yapılmaya başlanmış eve gelen misafir ile yemek öncesi hep birlikte yıkanma adetleri ortaya çıkmıştır. Garip olan konu, Rönesans döneminde Avrupa’da yıkanma ve su korkusunun başlamasıdır. Yıllarca yıkanmayan hatta silinmeyen insanlar bu sayede parfümü icat etmiş ve kokularını bastırmak için ağır parfümler kullanmaya başlamıştır. Hatta bu konu o kadar ileriye gitmişti ki, doktorlar sadece hastaların yıkanmasına izin veriyorlardı. Bir evde banyo ya da hamam varsa mutlaka o evde bir hasta vardır inanışı vardı.
İslam dünyasında ise temizlik birinci planda olduğundan, banyoya büyük önem verilirdi. Avrupa pislikten kırılırken, Türkler aldıkları her ülkeye ve şehre hamamlar yapmıştır. Evliya Çelebi, 17. yüzyılda İstanbul’da 300 çarşı hamamı, 14.536 saray hamamı olduğundan bahseder. Sanırız bu temizliğe ne kadar değer verdiğimizi anlatmaya yeterlidir.