Biyolojik çeşitlilik nedir?
Aralarında insanoğlunun da bulunduğu dünyadaki canlı popülasyonu ifade eden bir çevre bilim tabiri olan biyolojik çeşitlilik, dünya yaşamının insan aklının sınırlarını zorlayacak derecede kompleks bir yapı olması sebebiyle aslında basit birkaç cümleyle tam olarak açıklanamayacak kadar geniş bir konudur. Zira bu konuya milyonlarca canlı türünün dahil olmasının yanı sıra tüm bu canlıların birbiriyle sürekli bir etkileşim içinde olması, tüm bu sistemin incelenmesi için ekoloji yani çevre bilim gibi ayrı bir bilim dalının oluşmasını sağlamıştır. Biyoçeşitlilik olarak da ifade edilen biyolojik çeşitlilik akla ilk olarak insanoğlu ve çevresinde gördüğü canlıları getirse de, bir ekosisteme dahil olan ve sistemin kararlı bir şekilde çalışmasını sağlayan en küçük canlıların dahi bu tanıma dahil olduğu unutulmamalıdır. Biyologların araştırmaları sonucunda ortaya çıkan ve “yaşam için gerekli olan maddeler” şeklinde ifade edilen kimyasal yapıların oluşmasını sağlayan mantarlar, protistalar ve bakteriler gibi mikroskobik düzeyli canlılar dahi biyolojik çeşitliliğin ayrılmaz parçalarından biridir.
Biyoçeşitlilik; insan gözünün algılaması mümkün olmayan ve bu nedenle de teknolojik gelişim sonucunda yakın geçmişe kadar hiçbiri bilinmeyen nanometre düzeyindeki canlılardan insanın da dahil olduğu kabul edilen tüm hayvanlara kadar dünyada varlığını sürdüren ve “canlı” tanımına uyan tüm canlılardır. Herhangi bir ekosistem bünyesinde yer alan canlıların sayısının artması yani sistemin biyolojik çeşitlilik artması, bu ekosistemin çevreye yaptığı katkının da artmasını sağlar. Ancak biyoçeşitliliğinin dengeli bir biçimde artmaması ve sadece belirli baskın türlerin gelişmesi ekosistemin de olumsuz yönde etkilenmesine neden olur. Bu inanılmaz derece hassas denge, dünya ekosistemine dahil olan biyolojik çeşitliliğin binlerce yıldır bozulmamasını sağlamıştır.
Ekosistem bünyesinde devinim gösteren toplam enerji miktarı da biyoçeşitliliğe göre değişir. Biyolojik çeşitliliğin artması ekosistemdeki etken madde dönüşümünü etkilediği gibi, sistemler arasında dolaşan enerji miktarının da artmasını sağlamaktadır. Ekosistemin dünya yaşamına olan katkısı doğrudan biyoçeşitlilikle ilgili olduğundan, biyoçeşitliliğin azalması ve tek tip canlıların ekosistem bünyesinde hakim konuma gelmesi dünya yaşamına sunulan hizmetin de azalmasına neden olur. Biyolojik çeşitliliğin çok hassas bir dengeye sahip olması canlı türlerinin sayılarının yani tür popülasyonunun da kontrol altında tutulması anlamına gelir. Böylece besin zinciri de bu konuya dahil olmakta ve birbiriyle beslenen canlılar popülasyonlar arasındaki dengenin de korunmasına neden olmaktadır.
Bir ekosistemde yer alan ve aynı sistem bünyesinde yaşayan diğer canlılarla beslenen herhangi bir türün sayısının kritik oranda artış göstermesi, bu türün besin olarak tükettiği diğer canlıların popülasyonunun da azalmasına sebep olur. Sonuç olarak sayısı giderek azalarak nesli tükenen bu türler nedeniyle sayısı artış gösteren baskın tür de besin bulamaz hale gelecek ve bu canlı türünün de nesli tükenecektir. Sadece bu küçük örnekle dahi biyolojik çeşitliliğin ne kadar hassas bir dengeye sahip olduğu ve dünya yaşamının devamı için ne kadar önemli olduğu anlaşılmaktadır.