Cihat nedir?
Cihad Arapça kökenli bir sözcük cehede kökünden türemiş bir sözcüktür. Sözcüğün ana manası bir konuda ceht ve gayret yani çaba göstermektir. Cihat, cidal ve kıtal birbirine son derece yakın olarak görünen kavramlardır fakat aralarında oldukça belirgin farklılıklar vardır. Kıtalin manasında savaşmak ve katledip öldürmek var iken Cidalde ise bir üstünlük kavgası, menfaat çekişmesi ve galibiyet mücadelesi vardır.Oysa Cihat ise “gayret göstermek, ceht etmek, var olan gücünü ve kuvvetini harcamak” anlamını taşır. Cihat cidal ve kıtaldan net biçimde bir fark vardır . Bu fark da cihad sadece ve sadece Allah için yapılmasıdır.
Cihad çalışmak, çaba göstermek, uğraşmak, gayret etmek anlamlarını taşır. İslamiyetin korunması , yayılması ve yükselmesi için her çeşit çalışmada bulunmak, uğraşmak, gayret göstermek ve bu yolda her türlü sıcak ve ya soğuk harbe girmektir. Daha açık bir ifade ile Allah (c.c.) tarafından kullarına verilmiş olan gerek bedensel gerek mali olsun bütün varlığını Allah yolunda kullanmak, harcamak ve Allah yolunda feda etmektir. İnsanın maddi olsun ya da manevî olsun bütün varlığını Allah yolunda feda etmesi Hakk’ın düşmanlarını yok edebilmesi için savaşması “cihad” olarak kabul edilir.
Müslümanlık’ta dini korumak ve yaymak amacı ile yapılan savaş olarak algılanır halk arasında. İslâm anlayışında cihadın üç önemli dönemi vardır. Hz. Muhammet’in peygamberliğinin başlangıç aşamasında yani Mekke döneminde cihat, Müslümanlara haram kılınmıştı. Çünkü bu dönemde Müslümanlar diğer inançlara mensup olanlardan hem sayıca azdılar hem de askerî ve siyasî yönden yeterince örgütlenmemişlerdi. Bu sırada cihat farklı bir anlam taşıyordu, kâfirlerin zulümlerine tahammül etmek ve sabırlı davranmak , yani pasif direniş göstermek cihat olarak kabul görüyordu. Tahammül noktası aşıldığı durumlarda ise Müslümanların, yaşama koşulları daha uygun olan bir bölgeye göç etmeleri ile sonuçlanıyordu. Hz. Muhammet’in Medine’ye göç etmesinden yani hicretten sonra cihat, savunma savaşı manasını taşımaya başladı. İlk hedef korunmaktı. Böylece saldırgan bir tavır sergileyen din düşmanlarına karşı yeni temelleri atılan İslâm Devleti’nin korunabilmesi için zorunlu olarak savaşlara girişildi. En son durumda ise Müslümanların sayıca çoğalmaları ve güç kazanmaya başlamaları ile savaşın yasak olduğu haram aylar haricindeki dönemlerde, saldırgan cihat mubah kılınmış olup bütün Müslüman kadın ve erkeklere Allah’ın düşmanlarına karşı cihat emredilmiştir. Bununla beraber hiçbir zaman İslamiyet’te savaş, başkalarını zor kullanarak ve ölüm tehdidiyle Müslüman yapma manasına gelmedi.
İslâm anlayışına göre, hiçbir bireysel menfaat düşünmeden, yalnız Allah uğruna, Allah’ın varlığı ve birliği ilkesini yüceltmek amacı ile yapılan cihat, ibadetlerin en büyüğüdür ve en önemlisidir. Cihatta ölen kişiler “şehit”, sağ olarak savaştan dönenler ise “gazi” unvanını taşımaya hak kazanırlar. Osmanlı Devleti’nin kuruluşundan başlayarak yıkılışına kadar geçen zaman zarfında yapılan savaşlarda, birkaçı dışında cihat hükümleri uygulanmıştır.
Kuran- Kerim’ de bazı surelerde cihattan bahsetmektedir. Bu sureler ve ayetlerin başlıcalar şunlardır: Saf Sûresi-10-11, Fatır Sûresi -6, Tevbe Suresi- 81. Ayet, Tahrîm Suresi- 9. Ayet, Tevbe Suresi- 73. Ayet, Bakara Suresi-244. Ayet, Nisâ Suresi- 95. Ayet. Bunların dışında daha bir çok ayet Allah yolunda savaşılmasını emretmektedir.
Cihadın asıl amacı , dünyadan fitneyi ve fesadı kaldırmak ve hakkı yüceltmektir. İslâm anlayışına göre savaş, intikam, öldürme yağma, baskı ve ya zulüm etmek için değil, aksine bunları yeryüzünden yok etmek için yapılır. İslamiyet’te hiçbir şekilde zorlama yoktur.
İslâm dininde cihat, hedefsiz, amaçsız bir savaş olarak kabul edilmez. İslâm’da cihat sadece ve sadece Allah yolunda yapılır.