Çocuklarda korkular nasıl giderilir?
Çocuklar en değerli varlıklarımız olarak, hayatımızın her döneminde özel ilgi ve itimama maruz kalırlar. Bu ilginin bazı yaşlarda ve bazı dönemlerde doğal olarak artması gerekmektedir. Bu dönemler ilk altı yaş ve ergenlik dönemleridir. Her dönem yakın ilgi gerekli olsa da, bu dönemlerde ilginin daha kontrollü ve bilinçli şekilde çocuğa yönetilmesi önemlidir. Zira, çocuklar bu dönemleri tek başlarına aşamayabilmektedirler.
Hem ilk altı yaş, hem de ergenlik dönemlerinde çocuklarda gelişebilen sorunlardan biri aşırı korkulardır. Bu korkular herşeye ve herkese karşı yönelebilmektedir. Çoğu zaman, yetişkinlerin mantıklı bulmadığı bu korkuların çocuklar tarafından çok gerçekçi ve mantıklı algılandığı unutulmamalıdır.
Herhangi bir konuda bir korku geliştiren çocuklarda öncelikle bu korkunun anlaşılabilmesi, sorunun çözümünde en önemli ilerleme olacaktır. Zira, bu korkular çoğu zaman çocuklar tarafından gizlenebilmekte, başkaları ile paylaşmaktan ürkebilmektedirler. Bu nedenle, annelerin ve babaların çocukları ile her konuda paylaşıma imkan veren bir iletişim sağlamış olmaları kritik önemdedir. Ancak, çocuk paylaşmasa bile bu korku kendini muhtemelen birçok şekilde ele verecektir. Bu gözlemlendiğinde kesinlikle “geçer” düşüncesi ile konu gözardı edilmemelidir. Zamanında müdahale ile yönlendirilmeyen korkular ileri yaşlarda çözümü imkansız sorunlara yol açacaktır.
İlk yaşlarda, özellikle iki ila altı yaş arasında, beliren ilk çocukluk dönemi korkusu “annenin ( ya da babanın) ölmesi korkusu”dur. Çocuk bunu bazen “anne ben sana birşey olacak diye çok korkuyorum” diyerek kendisi anlatabilir, ancak çoğu zaman da anneden ayrı kalamama durumu ile söylemese de belli edebilmektedir. Bu gözlemlendiğinde çocuğa sarfedilecek en anlamsız ve faydasız sözler “Korkma, bana birşey olmaz!” şeklindedir ki bu en çok sarfedilen cümledir. Hayatın ne zaman sona ereceği hiç kimse için belirli olmadığından, elimizde olmayan konularda sözler vermekten imtina etmeliyiz. Annesine bu sözlerin ardından birşey olması halinde çocuğun aşılması güç bir güvenme sorunu yaşayacağı aşikardır. Ayrı kalma korkusu yaşayan çocuklar bu korkuları ile yalnız bırakılmamalılar, ancak yavaş yavaş ayrı da kalabildiklerini ve annelerinin geri döndüğünü gözlemlemelerine izin verilmelidir. Bu nedenle, okul öncesi eğitim kurumları oldukça önemlidir. Okul dönemine kadar annesinden ayrılmamış çocuklarda zira bu korku daha yerleşik olabilmektedir. Kreş, vb. okul öncesi kuruma başlayan çocukların ilk günlerde yaşadığı yoğun ağlama krizleri de bu korkularının sonucudur. Yapılması gereken çocuğa ağlasa ve ayrılmak istemese dahi “Ben şimdi seni burada bırakmak durumundayım. Akşam şu saatte seni gelip alacağım” demek ve tereddüt etmeden sevgi sözcüklerini sarfedip veda etmektir. Bu şekilde istikrarlı bir süreç geçildiğinde çocuğun ağlama krizleri sona erecek, ortama adapte olabilecektir.
Ölüm korkusunu kendine ve genele yönelten çocuklarınıza kafasını karıştırmadan ve korkutmadan ölümün ne olduğunu anlatmalı, bu korkunun herkes için geçerli olduğunu ancak bunu çok fazla düşünmeden hayatı güzel bir şekilde yaşamak gerektiğini izah etmelidir.
Hangi tür korku olursa olsun yapılması gereken ilk şey bu korkuyu kabullenmek, tepki vermemek; ancak sonrasında korkunun nedeninin tam olarak ne olduğunu anlayabilmek adına soru – cevap şeklinde sohbet havasında irdelemektir. Bazen sadece tek bir sohbet bile bu korkunun giderilmesinde etkili olabilmektedir. Baş edilemeyen durumlarda ve çok sıradışı korkularda zaman geçirmeden bir pedagog ile iletişime geçilmeli, uzman gözetiminde, onun tavsiyeleri ile bilinçli bir korku yönetimi uygulamasına yer verilmelidir.
Çocuk gelişimi en önem verilmesi gereken konulardan biridir. Bu süreçte her zaman bilinçli ve ilgili olunmalı, hiçbir detay küçümsenmemeli ve gözardı edilmemelidir. Unutulmamalıdır ki erken dönemlerde farkedilip yönetilmeyen küçük sorunlar, ileri dönemlerde başedilemeyecek büyük sorunlara zemin hazırlayabilmektedir.