Çocukta özgüven nasıl geliştirilir?
Çocuklarımız en değerli varlıklarımızdır. Yaşam sebebi, yaşamın rengidir her çocuk. Ancak, çocuklar her ne kadar ebeveynlerine ait olsalar da, toplumsal bir öneme de sahiptirler. Tamamen bir sosyal bilinç ve toplumsal bir bakış açısı ile yetiştirilmelidir çocuklar. Bazı ebeveynlerden duymak mümkündür “Size ne, çocuk benim değil mi? İstediğim gibi yetiştiririm”. Ne kadar yanlış bir söylemdir bu. Çocuklar bakımlarının karşılanması, sevgi ortamlarının oluşturulması gibi sebeplerle ailelerinin yanında olsalar da, birer yetişkin olduklarında icra ettikleri meslekler, sahip oldukları nitelikler sebebi ile de toplumun kazancı ya da maalesef toplumun düşmanı olabileceklerdir. Aile temel eğitimin gerçekleştiği birimdir. Okuldan önce çocuklar yuvalarında geleceğe hazırlanmaya başlamalıdır.
İyi bir yetişkinin sahip olması gereken tüm niteliklerin tabanında bir olmazsa olmaz vardır: özgüven. Bu özgüveni insanlar, çocukluklarından itibaren kazanırlar. Yanlış eğitim sistemleri (aile içi eğitim de dahil) ile özgüvenin hiç oluşmaması ya da özgüven ile karıştırılan megalomani boyutuna taşınması gibi istenmeyen sonuçları doğurabilecektir.
Megalomani ile karıştırıldığını söylediğimiz anda, bunun engellemek adına önce özgüveni doğru bir şekilde tanımlamak uygun olacaktır. Nedir özgüven? Özgüven, kişinin kendini iyi hissetmesi, kendine karşı iyi duygular beslemesidir. Özgüveni megalomani ile karıştırma da işte tam burada başlıyor; kişinin kendini, diğer kişilerin kendilerini kötü hissetmeleri pahasına, iyi hissetmesi değildir özgüven. Diğerlerinin hakkına riayet ederken, nazik ve iyi niyetli tavırlar sergilerken aynı iyimserliği ve iyi duyguları kendine de beslemesidir. Sadece kendine iyi duygular besleyip diğerlerini hiçe sayması hali kesinlikle özgüven değildir. Bu tarz durumlar tam tersine özgüven eksikliğinde oluşur, kişi bir savunma mekanizması şeklinde kendini öne çıkarma ihtiyacı hisseder.
Çocuklarımızda özgüveni oluşturabilmek için, önce ona güvenli ve sevgi dolu bir ortam temin etmeliyiz. Çocuklar, paranın alabilecekleri ile değil, sevginin verebilecekleri ile mutlu olurlar. Onlarla kaliteli zaman geçrimeye özen göstermeli, “çocuktur anlamaz” tavrını kaç yaşında olurlarsa olsunlar asla benimsememeliyiz. Yaşlarına uygun olarak her sorularını ciddiyetle cevaplamalı, net, kısa ama mutlaka doğru bilgiler iletmeliyiz.
Çocuğumuza, onun da bir birey olduğunu ona hissettirmeli, hakları kadar sorumlulukları olduğu bilincini küçük yaşlardan itibaren hissettirmeliyiz. Örneğin, yatağını toplaması gerektiğini, yemek masasının hazırlanmasına yardım edebileceğini, çantasını düzenli tutması gerektiğini, vb. yaşına ve gücüne uygun bazı roller ile onu hazırlamalıyız. Diğer yandan hakları olduğunu da görmemezlikten
gelmemeli, ailece çocuğunuzu da ilgilendiren bir karar vermeniz gerektiğinde onun da görüşünü almak istediğinizi ileterek söz hakkı
vermelisiniz. Bu, çocuk ne derse o olacak anlamında değildir. “Herkes görüşünü iletir son kararı babalar/anneler/ anneler-babalar birlikte verir” gibi bir tutum belirlemeli ve kararlılık içinde bu tutumu devam ettirmelisiniz.