Divan-ı Hümayun nedir?
Osmanlı İmparatorluğunda, padişahın oturduğu ve devlet işlerini yürüttüğü sarayda toplanan ve günümüzdeki Bakanlar kurulu gibi devletin önemli işlerinin görüşülüp karara bağlandığı kurumdur. Ayrıca vatandaşların şikayet dilekçelerini değerlendirmesi açısından bir mahkeme görevi de üstlenmiştir. Topkapı Sarayındaki Kubbealtı dairesinde toplanan Divanı Hümayun Orhan Gazi döneminde kurulmuştur.
Devletin kuruluş döneminde devlet işleri ya doğrudan doğruya padişah tarafından veya sadrazam tarafından yürütülmekteydi. İstanbul’un 1453 yılında alınmasından sonra, devlet işlerinin çoğalmasından dolayı bir kuruluşa ihtiyaç duyulmuştur. Devletin sınırlarının genişlemesiyle iş yükü daha da artmış ve işlerin yürütülmesini sağlayacak bir kurum şart olmuştur.
Divanı Hümayun’da, devletin siyasi, askeri, idari, örfi, şer’i, adli ve mali işler, şikayet ve davalar görüşülmekte olup, ilgililer tarafından incelendikten sonra, bir karar alınırdı. Divan, eşitlik ilkesiyle hareket edip, çok uluslu bir devlet olmanın vermiş olduğu nitelikte olup farklı milletlere mensup olan herkese, kadın erkek ayrımı yapmadan hareket ederdi. Devletin idari, siyasi ve örfi işleri doğrudan doğruya; diğer işleri ise bir müracaat, bir itiraz ya da bir gereksinim üzerine tetkik edilirdi. Memleketin herhangi bir yerinde haksızlığa uğrayan, zulüm gören veya mahalli kadılar tarafından haklarında yanlış hüküm verildiğini iddia eden kişiler, vakıf mütevellilerinin haksız muamelelerine uğramış olanlar, idari ya da askeri amirlerden şikayetçi olan bütün vatandaşlar ve diğer davacılar Divanı Hümayun’a bizzat başvuruda bulunurlardı. Bütün davalar tarafsızlık ilkesine uygun olarak görüşülürdü. Ayrıca, savaş ve barış gibi önemli kararlar divan tarafından (Şu an TBMM tarafından verilmektedir) verildiği gibi, tüm önemli devlet işleri de burada müzakere edilip bir neticeye kavuşturulurdu.
Divanı Hümayun’da, rutin toplantılarının dışında, kapıkulu askerlerine ulûfe dağıtımı için her üç ayda bir olağanüstü olarak toplanırdı. Ülkedeki yabancı elçiler de, bu vesile ile sadrazamla görüşmeler yapar ve ardından padişahın huzuruna çıkarlardı. Buna, Galebe Divanı adı verilmiştir. Padişahın, halkıyla ve özellikle askerî sınıflarla aracısız olarak direk görüşmesi amacı ile tahtın, Bâbüssaâde adı verilen, sarayın üçüncü kapısı önünde kurulması suretiyle yapılan olağanüstü toplantılara ise, Ayak Divanı denirdi. Ayak divanları genel olarak ihtilal veya karışıklık zamanlarında toplanırdı. Hükümdar, bu toplantılarda halkla ya da askerle doğrudan doğruya görüşmelerde bulunur ve , dertlerini, sıkıntılarını bizzat dinlerdi. Ayak Divanının, önemli ve acil işlerinin görüşülmesi ve derhal bir karara bağlanması için, hükümdarın ya da serdâr-ı ekremin başkanlığında, saray dışında toplanırdı. Bu toplantılara sadece devlet adamları ve tecrübeli komutanlar katılırdı.
Fatih Sultan Mehmet zamanına kadar, divana padişahlar başkanlık ederlerdi. Daha sonra padişah adına veziriazamlar başkanlık etmeye başlamışlardır. Padişah nerede bulunursa, divan-ı hümayun orada toplanırdı. Sadece veziriazam seferdeyken, büyük divan onun başkanlığında toplanırdı. Fatih Sultan Mehmet döneminde de Divanı Hümayun her gün toplanmakta olup, haftada dört gün padişahın huzuruna arza girilirdi. Divanı Hümayun 16. yüzyıldan sonra haftada dört gün toplanmaya başlamıştır. Toplantılar, Cumartesi, Pazar, Pazartesi ve Salı günleri yapılırdı. Divanı Hümayun üyeleri, saraya gelip işlere bakarlardı. Pazar ve Salı günleri yapılan görüşmelerden sonra veziriazam ile diğer vezirler, kazaskerler ve defterdarlar, Arz Odası’nda padişahın huzuruna kabul edilerek, divan işleri hakkında her biri ayrı ayrı rapor sunardı. Divan heyetine, vezir rütbesinde olmadığı müddetçe, Yeniçeri Ağası katılamazdı.
II. Ahmed’in son yıllarında, haftada sadece iki gün toplanan divanın azlığı ve iş sahiplerinin mağduriyeti göz önüne alınarak, bu hükümdarın emriyle, divan toplantıları yine haftada dört gün olacak şekilde yapılmaya başlanmıştır.
Divan toplantılarının, 18. yüzyılın başlarında III. Ahmed zamanında, haftada ikiye ve sonra ise bir güne indiği görülmektedir. Daha sonraki devirlerde divan toplantıları, tamamen terk edilmiştir.
Divanı Hümayun 18. yüzyıldan sonra önemini yitirmesine rağmen, tamamen ortadan kaldırılmayarak, imparatorluğun sonuna kadar korunmuştur.
Divanı Hümayun’un Üyeleri
Kubbealtı vezirleri
Defterdarlar
Sadaret Kethüdalığı
Reis-ül Küttab
Çavuşbaşılık
Yeniçeri Ağalığı
Kaptan-ı Deryâlık