Doğrusal ilerlemeci tarih anlayışı yanlış mıdır?
Bugün hala maddeci zihniyet ve kafalarını sadece mantıki delillere dayandırarak çalıştırdığını söyleyen zevatlarca –şahsen bunlar her ne kadar bilim tek kriterimizdir deseler de, kendilerini yalanlayan bilimi de görmezlikten gelmektedirler- insanlık tarihi yeni doğan bir bebeğin gelişimi gibi günümüze ulaşmıştır demektedirler. Ne hazindir ki insanlık tarihini yontma taş devri, cilalı taş devri, mağara devri, avlanma, toplayıcılık gibi bölümlere ayırmak suretiyle günümüze kadar inkişaf ederek ulaştığını söyleyenler, bu görüşün tüm milletçe kabul edilmesini sağlamış, ders kitaplarına da konu edilmesini başarmışlardır.
Hatta bununla alakalı pek çok film vardır ki, hiçbir bilimsel delile dayanmayan taş devirlerindeki insanların maymuna benzeyen halleri konu edinmiştir. Halbuki doğrusal ilerlemeci tarih anlayışını ortaya atan Hegel bile, bunların bilimsel bir kanıtı yok ama, tesadüfen oluşan bir dünyadan bahsediyoruz. Bu nedenle böyle bir başlangıcı yaratmak zorundaydık diyor. Aynı şekilde onun fikirlerini benimsemiş olan Marks da, Hegel paralelinde görüş sarf ediyor.
Bu tarih anlayışını savunanların tezlerini her ne kadar çürütecek bilimsel veriler, arkeolojik kazılar da ortaya çıkmış olsa da, bilimi rehber edindiklerini söyleyenler, bu gerçekleri ve yazılan anti tezleri görmezden gelmişlerdir. Yani insanlığın ilk başlardan günümüze sürekli tekamül eden bir yapıda geliştiklerini söylemişlerdir. Aslında bu tez, tamamen yanlış denilemeyecek hakikatler derç eder. Çünkü 16.yy’dan 20.yy’a kadar ve devam eden zamanlarda, sürekli gelişen bir bilim ve ilim söz konusu. Ama tezin yanlışlığı, bu doğrusal ilerlemeci tarih anlayışının tüm insanlık tarih anlayışını kapsayacak şekilde yaygınlaştırılması. Bu tarihin belli dönemlerinde tıpta gelişen, mimarlıkta gelişen toplumların görülmemesi anlamına gelir.
Mesela Mısır’da bulunan Keops isimli piramit 2 milyonu aşan bir hacme sahip. Aynı zamanda taban uzunluğu 150 metre. Yüksekliği ise, 207 metredir. Büyük bir mimari deha ile sırları içerisinde barındıran bu piramitte, bu zamana kadar gelmeyi başarmış 6 milyon kadar taş kullanıldığı saptanmış. Böyle bir mimarinin görmezden gelinerek, tüm insanlık tarihini biyolojik bir madde anlayışı ile okumak bilimsel olarak da yanlış telakki edilmiştir. Ancak bu tez hale düzeltilmemiştir. Bunu destekleyecek başka misallerde çoktur. Mesela akupunktur bunlardan birisidir.
Kuran-ı Kerimin tarih anlayışının yine bilimle örtüşmüş olması, doğrusal ilerlemeci madde anlayışına sahip olanların tezlerini red etmemelerinin asıl sebepleri. Çünkü aman İslam tek hakikat, Kuran tek ilahi kitaptır hakikatinin her geçen zamanda daha da fazla filizlenmeye başladığı şu zamanlarda bunu hızlandırmak, küfrü inatlarından kurtulmalarını gerekli kılar.