Dürüstlük nedir?
Dürüstlük dendiğinde pek çok insanın aklına öncelikle model bir insan gelmekte ve bu insan da büyük çoğunlukla toplumda itibar sahibi olarak kabul edilen bir kişi olmaktadır. Saygınlık ya da toplum genelinde itibar sahibi olmak ile dürüstlük arasında vazgeçilmez bir bağlantı gibi varmış gibi görünse de, aslında itibar ya da saygınlık ile dürüstlük birbirinden oldukça farklı kavramlardır. Kişi için manevi bir sorumluluk olan dürüstlük, her bireyin seçim şansına sahip olduğu ve seçim yaparken de kendisinden başka bir otoritenin bulunmadığı bir tercihtir. Dürüst olup olmamak sadece bireysel bir seçimdir. Çok kısa ve yüzeysel bir biçimde dürüstlük kavramını açıklamak gerekirse, bireyin “ikiyüzlü” olmadan yaptığı tüm davranışlardır. Kişinin alacağı kararlar ve bu kararlar doğrultusunda hayata geçireceği eylemleri doğrudan etkileyen dürüstlük kavramının insanların dünya görüşleriyle ilgili olup olmadığına dair de pek çok farklı düşünce dile getirilmiştir.
İlk bakışta insanların bir dine mensup olup olmamasının dürüst olup olmamasıyla ilgisi varmış gibi görünse de, aslında bireyin herhangi bir dine mensup olmaması dürüst olmasını engellemez. Zira ateist olan kişi de en az kendini dindar olarak tanımlayan kişiler kadar dürüst olabilir. Buradaki fark, ateist kişinin dürüstlüğünün rasyonel bir temele sahip olmaması olabilir ki bu da konunun daha da ilginç bir hale gelmesine neden olur. Zira kişinin çıkarlarını gözetmeden “doğru olduğuna inandığı şeyi yapmasının” ardında ölümden sonra yaşam olduğuna inanması farklı bir rasyonel temel iken ateist kişinin bu tür bir inanca sahip olmamasına ve kendisini yargılayacak bir tanrısal güce de inanmamasına rağmen yine de dürüst olmayı seçmesi oldukça ilginçtir. Bu tarz bir dürüstlüğün mantıklı ne gibi bir sebebi olacağına dair pek çok filozof ve psikolog oldukça kapsamlı araştırmalar yapmış, yapmaya da devam etmektedir. Ancak tekrar belirtilmesinde yarar var ki, kişinin ateist olup olmamasının dürüst olmasıyla herhangi bir ilgisi yoktur.
Tıpkı saygınlık ya da itibar sahibi olmak gibi insanların dini inançları da dürüstlükle ilgili değildir. Psikologlar bir insanın kendi çıkarlarını değil de başka insanların menfaatleri doğrultusunda eylemler yapması ardında yatan neden konusunda incelemeler yapmakta, bu konuda günümüzün bilim dünyasında birçok farklı görüş bulunmaktadır. Bu görüşler arasında dürüstlüğün insanoğlunun doğasında olduğu ve her insanın belirli bir dürüstlük anlayışı ile doğduğu belirten fikirler de yer almaktadır. Dürüstlüğün her insanın doğasında var olduğuna dair görüşler ahlak felsefesini de ilgilendirmektedir. Dürüst bir insan gerçek olarak kabul ettiği bir bilgi hakkında yalan söylemenin kendisi açısından avantajlı olduğu bilse dahi tüm dezavantajları göze alarak yalan söylemeyi ret eder. Bu doğrultuda bakıldığında ateist olsun olmasın dünya üzerindeki her insanın hayatının bir bölümünde dahi olsa dürüst olmayı seçebilmesi, dürüstlük kavramının insan olmanın gereği olduğuna dair fikirlerin de dile getirilmesine sebep olmuştur.