Ekmek karnesi nedir?

1942 yılında Dünya, yaklaşık olarak 50 milyon insanın ölümüyle son bulacak, tarihin en kanlı savaşının, yani II. Dünya Savaşı’nın ortasında bulunuyordu. Türkiye, bu küresel kıyımın dışında kalma çabası içinde kalmayı düşünse de, savaşın etkileri Türkiye ekonomisini olumsuz yönde etkilemiştir.
ekmek-karne
Türkiye, savaşın içinde bizzat yer almamasına rağmen, uzun süren savaş Türkiye’yi de son derece derinden etkilemiştir. Özellikle de 1942 yılı, ülke ve halk için çok zor günler getirmişti.

Türkiye, bu dönemde ister istemez savaş ekonomisi uygulamak zorunda kalmıştır. Savaş boyunca yarı seferberlik havası zorunlu olarak devam ettirilmiş, yetişkin nüfusunun uzun dönem askere alınması, üretim hacminde düşmelere sebep olmuştur. Savaş öncesinde başlatılmış olan planlama çalışmaları ve sanayi yatırım programları, savunma harcamalarının bütçeye egemen olmasından dolayı ertelenmiş, bu yıllarda yeni yatırımlara girişmek yerine mevcut yatırımlarının korunup işletilmesi temel politika olarak benimsenmiştir.

Cumhuriyet dönemi ülke ekonomisi yokluklar üzerine kurulmuş bir ekonomiydi. Türk milleti gerek Birinci Dünya Savaşı’ndan ve gerekse Kurtuluş Savaşı’nda manevi maddi bütün gücünü ortaya koymuştu. Bu koşullar altında kurulan ülkede ekonomi ister istemez zor ayakta duruyordu. Sanayi devrimini ıskalayan, toprakları ve halkları dağılan, nüfusunun verimli iş gücü olabilecek kesiminin çoğunu savaşlarda ve göçlerde kaybetmiş olan Türkiye, kuruluş döneminde içeride binbir güçlük yaşarken aynı zamanda dünya konjonktürü de büyük bir kaos yaşıyordu.
İsmet İnönü döneminde, 1. Dünya Savaşı’nın vurduğu ekonomik darbelerin üstüne ayrıca dünyayı kasıp kavuran 1929 ekonomi buhranı ve onun üstüne de 2. Dünya Savaşı gibi Avrupa’dan Pasifik’e kadar devam eden tarihin en kanlı savaşı gerçekleşmiştir.

O dönem yeni kurulmuş olan, Osmanlı’dan ciddi bir ekonomik alt yapı mirası olmayan Türkiye Cumhuriyeti, 2. Dünya Savaşı’nın korkunç kamplaşması içerisinde bağımsız kalmaya çalışarak her ihtimale karşı yine de savaşa hazır bulunmaya gayret ediyordu.

İsmet İnönü, hem ülkede üretimi kıt, hem savaş ve kriz yüzünden ithalatı çok zor olan buğday ve ekmek tüketiminde kotalar koyarak halkı karneye bağlamıştır. Bu hükümet için bir mecburiyetti. Bütün amaç bu kıtlık ve belirsizlik içerisinde hem kaynakları israf etmemek hem de savaş ihtimalinde orduyu besleyecek stok oluşturmak zorunlu bir önlemdi.

II. Dünya Savaşı’nın o buhranlı günlerinde halkı ekmek ve yiyecek karnesine bağlayan tek ülke sadece Türkiye değil; aynı zamanda dünyanın diğer en büyük ekonomik ve siyasi gücü olan İngiltere, diğer öteki Avrupa ülkeleri ve ABD’de aynı politikaları aynı şekilde uygulamıştır. Hem ekonomik krizden, hem de savaştan dolayı büyük güçlükler ve yokluklar yaşayan Avrupa’da insanlar uzun süre karneyle yiyecek,elbise, petrol almıştır. Sadece yiyecek değil, elbise ve ayakkabı gibi diğer temel ihtiyaçlarda Avrupa’da karneye bağlanmıştır.

Tarımsal üretimin yarı yarıya düştüğü dönemlerde ekmek, 2. Refik Saydam hükümeti tarafından karneye bağlanmıştı. Ekmek karnesi uygulaması, o günün şartları altında kaçınılmaz olarak alınması gereken bir önlemdi. Ekmeğin karneye bağlanmasındaki amaç, un tüketiminin kontrol altına alınması gereğiydi. Her evin reisi, mahalle muhtarına başvurarak, evdeki kişi sayısı kadar karne almak durumundaydı.

Ülkede çok sayıda gencin askere alınmış olmasından dolayı buğday üretiminde ciddi miktarlarda düşüş olmuştur. Bu sebepten dolayı, ülkedeki ekmek tüketimini ciddi bir şekilde kontrol altında tutmak zorunluluğu hasıl olmuştur. Ayrıca diğer bir amaç ise, ekmek karaborsasını engellemek, bazı kişilerin ihtiyaçlarından fazlasını alarak ekmek ziyanına sebep olmasını önlemekti.

Kişi başına tahsis edilen ekmek miktarı günlük 375 gramdı. 7 yaşına kadar olan çocuklara bunun yarısı (187,5 gram), ağır işçiler için de bir misli ekmek verilecekti (750 gram). O zamanlar fırınlar genellikle ’somun’ denen yuvarlak ekmek çıkartmaktaydılar. Fırıncı elindeki bıçakla ekmeği ortasından keserek ikiye ayırırdı.
13 Ocak 1942 tarihinde başlamış olan ‘ekmek karnesi günleri’ bu zorlukların adeta bir sembolü haline gelmiştir.

Bir Cevap Yazın