Fatalizm nedir?
Fatalizm dünyadaki her şeyin doğaüstü bir güç tarafından önceden belirlendiğini ve hiç kimsenin bu yazgıyı değiştiremeyeceği düşüncesini savunmaktadır. Önceden belirlenmiş olan bu yazgıdan ötürü birey özgür değildir, bundan dolayı herhangi bir sorumluluktan söz edilemez.
Fatalizm, cebriyye, kadercilik, yazgıcılık ya da sabit kadercilik adlarıyla bilinmekte olup, her şeyin önceden doğaüstü bir güç tarafından belirlenmiş olduğunu ve hiç kimsenin bu yazgıyı değiştiremeyeceğini ileri süren görüştür.
Fatalizm, bütün eylemlerin veya olayların evrendeki yasaların boyunduruğunda olduğunu vurgulayan felsefi öğretidir. Fatalizm genel olarak şu anlamlardan herhangi birine gelebilir:
1. Yapmakta olduklaırmızdan başka bir şeyi yapmaya gücümüzün olmadığı görüşü. Buna göre, insanın ne geleceği ne de kendi eylemlerini belirlemeye asla gücü yetmez.
2. Gelecekteki veya kaçınılmaz olduğu düşünülen olaylar karşısında boş vermişlik tutumu. Friedrich Nietzsche yazgıcılığın bu halini Türk yazgıcılığı olarak adlandırmıştır.
3. Eylemler özgür olup ancak kaçınılmaz bir sona doğru işler. Bu inanç uzlaşmacı yazgıcılığa benzemektedir.
4. Yazgıcılığı kabullenmek, kaçınılmazlığa direniş göstermekten çok daha uygundur. Bu inanç ise bozgunculuğa benzemektedir.
Fatalizme göre, insanlar istesin ya da istemesin, olaylar kendi iradesinden başka bir iradenin yönlendirdiği şekilde gelişir ve insan iradesiyle ne kadar çaba harcarsa harcasın, sonuç üstündeki o iradeye göre gerçekleşir. Fatalizm determinizmi ve nedensellik kuralını ve insanın iradesinin özgür olduğunu kabul etmeyen bir öğretidir. Bu öğretiye göre insan sevap ve günah işlemeye zorunludur. Böylece sorumluluk ortadan kalkmış olur. İnsanın bütün eylemleri bir başka irade tarafından düzenlenmiştir. Bir başka ifadeyle, Tanrı’nın iradesi dışında hiçbir irade yoktur, insandaki irade Tanrı’nın iradesinin tecellisidir. Buna göre, varlıkların ezelden ebede kadar yaptıkları her şey, otomatik bir etkinlik olup, varlıklar birer kukla durumuna düşmektedirler. Tanrı’nın varlığını doğrudan kabul etmekle birlikte, evrende nedensellik kuralının geçerli olduğunu ve ruhların İlahi irade yasaları’nın gereklerine göre gelişimlerini özgür iradelerini kullanarak belirlediklerini kabul eden neo-spiritüalistler fatalizmi bir hakikat yolu olarak görmemektedirler.
Bütün olayların hadiselerin, bozulmaz ve değişmez bir şekilde doğanın ve âlemin üstünde var olan tek bir kuvvet tarafından daha önceden tespit edilmiş olduğuna inanan felsefî meslektir.
Felsefî Fatalizmin panteist ve teist olmak üzere iki şekli vardır:
Birinci şekli Stoisyenler (Revakîler)de Spinoza’da görülmektedir. Bunlar ve özellikle Spinoza mutlak determinizme inanmaktadır. Çünkü her şey önceden tayin edilmiştir, insanın bu mecburiyete uymaktan başka yapacak bir şeyi yoktur. Tanrı da zarurî bir varlık olmak¬la birlikte zarurete uyarak meydana getirir. Tanrı’nın bu zaruretin şuuruna ermesi O’nun hürriyetinin göstergesidir. Doğa ve âlem Tanrı’dan ibaret olduğundan dolayı, O bir ve küllî oluşu itibariyle “Yaratıcı Tabiat”tır. Teist fatalizm ise, Allah’ın gaybı,ortaya çıkmış olan gelme¬miş her şeyi bilmesiyle ilgilidir. Allah, insanın bütün eylemlerini ve hareketlerini daha önceden bilir; binaenaleyh insanın bütün eylemleri önceden tayin edilmiş olmak¬ta ve insana yapacak bir şey kalmamaktadır, insan tamamen bir robot durumuna düşmektedir.
Bilimsel düşünüşün gelişmesi ile birlikte kadercilik, bilimsel gerçeklik karşısında oldukça geriledi. Tabiat zorunluluklarını daha iyi yenmek için bunları öğrenmeye çalışan bilimsellik karşısında etkisini tamamen kaybetti. Zorunluluk, bir kere öğrenilince Spinoza’nın belirttiği gibi, kader olmaktan çıkarak özgürlüğe dönüşüyordu.
Dini belgelerde kader konusuna getirilen açıklamada; kader, amaç ve gayret niyetinde bir sonuca ulaşmaktır ve bu sonuç kader olarak kabul edilmiştir. Ayrıca, yaratıcının insanın bütün hayatını, öncesini ve sonrasını bildiğini ama kötülük yapan bireyin bunu kendi iradesi ile yerine getirdiği savunulmaktadır