Fıkra nedir?
İlkinde, “fıkra” mizahi kısa hikâyelere verilen isimdir. Bu hikâyeler toplum içinde yaşanmış olayları veya gündemde ki konuyu mizahi bir dil kullanarak hikâye formatında anlatılmasıdır. Fıkraları hikâyeden ayıran bir özellik fıkraların hikâyelerden daha kısa ve öz yazılmasıdır. Fıkraların yazılım amacı okuyan ya da dinleyen kişilerin ders çıkarmasıdır. Türk toplumunda en yaygın olanları Nasrettin Hoca ve Karadeniz fıkralarıdır.
Örneğin:
” ‘Sır Saklamak’
Yavuz Sultan Selim, birçok Osmanlı Padişahı gibi devletin selameti için sefer hazırlıklarını gizli tutarmış.
Bir keresinde vezirlerinden biri ısrarla seferin yapılacağı ülkeyi sorunca, Yavuz ona:
– Sen sır saklamasını bilir misin? diye sormuş.
Vezir, Yavuz’dan cevap alacağı ümidiyle:
-Evet hünkarım, bilirim dediğinde, Sultan Yavuz cevabı yapıştırmış:
-Ben de bilirim.”
Fıkraya, ikinci anlamı ile bakacak olursak gazete veya dergilerde günlük yayımlanan kısa yorum yazıları demektir. Yoruma dayalı olduğu için konular daha ziyade gündem başlıklarından seçilir. Fıkralar sohbet havasında yazılır. Okuyan kişi bir metin okuduğu değil de sohbete şahit olduğu hissine kapılabilir. Fıkranın içinde atasözlerine, mizahi fıkralara ve kıssalara yer verilebilir. Bu fıkraların ilgi çekmesine yarayan özelliklerdendir. Fıkra yazımında bir diğer dikkat edilmesi gereken unsur ise tarafsız olmasıdır. Fıkra yazılırken sade ve anlaşılır bir dil tercih edilir.
Türk edebiyatından fıkra yazarlarından birkaç örnek vermek gerekirse 1860 yılında Şinasi’nin Agâh Efendi ile çıkardıkları Tercüman-ı Ahval gazetesi ile fıkra yazımı başlamıştır. Fıkraların günümüze kadar gelen diğer örnekleri olarak Ahmet Rasim, Fatih Rıfkı Atay, Namık Kemal, Peyami Safa, Necip Fazıl Kısakürek isimlerini saymamız mümkündür.