Gece ve gündüz nasıl oluşur?
İnsan hayatını birincil derecede etkileyen ve insanoğlunun yaşam alışkanlıklarını belirleyen gece ve gündüz, dünyamızın evrendeki hareketleri neticesinde oluşan doğal ve mutlak bir döngüdür. Mavi Gezegen dünyamızın evrende 3 farklı tipte hareketli bulunmaktadır: kendi ekseni etrafında, güneşin etrafında ve güneşle birlikte Samanyolu Galaksisinin çevresinde yörünge merkezi üzerinde. Bu üç farklı çeşit hareketin ilki olan eksen dönüşü, gece ve gündüzün oluşmasını sağlar. Dünyanın kendi ve güneş etrafındaki dönüşü; gün ve yıl gibi zaman dilimlerini belirlediği gibi 23 derece 27 dakikalık eksen eğriliği de mevsimlerin de oluşmasını sağlar. İnsanoğlu tarafından bir gün olarak algılanan zaman dilimi, dünyamızın kendi etrafında bir tur atması manasına gelir. Genel olarak bir gün 24 saat olduğu için dünyanın kendi etrafındaki dönüşünü de tam olarak 24 saatte tamamladığı düşünülse de, aslında dünyamız batıdan doğuya doğru kendi ekseni etrafında bir tam turunu; 23 saat, 56 dakika ve 4 saniyede tamamlamaktadır.
Güneş Sistemi bünyesine dahil olan diğer tüm gezegenler gibi dünyamızda kendi ekseni etrafında periyodik olarak döner. Bu periyodik hareket gece ve gündüz olaylarının “döngüsel” bir biçimde birbirini sürekli olarak tekrar etmesini sağlar. Dünyamız bu eksen dönüşü sırasında, dünya yüzeyinin yaşam kaynağı olan güneş ile olan teması da değişir. Zira gündüz saatlerinde yeryüzünde gündüzü yaşayan yerler, dünyanın o an için güneşe bakan yüzeyinde yer alır. Ancak dünya dur durak bilmeden döndüğü için sabit bir noktada duran insanlar, bu yeryüzü bölümünün dönerek güneş görmeyen karanlık kesme geçmesine yavaş yavaş şahitlik eder. Zira bu durum da gece olgusunun meydana gelmesini sağlamaktadır.
Yeryüzünde sabit bir noktada duran ya da bulunduğu yerde hareketli dahi olsa dünya geneliyle kıyaslandığı için bu mesafe önem kazanmadığından, insanlar dünyanın kendi etrafında dönmesi sonucunda yaşam alanlarına güneş ışınları ulaşamaz. Güneş ışınlarının doğrudan temas kurmadığı bu yeryüzü bölümünde gece yaşanmaya başlar ve yine dünyanın kesintisiz dönüşü devam ettiğinden belirli bir müddet sonra bu yeryüzü bölümü güneş ışınlarıyla temas kurmaya başlar. Bu da insanların sabah olduğunu algılamasına neden olur. Dünyanın kendi etrafındaki bu periyodik dönüşü sabah saatlerinde güneşin yavaş yavaş gökyüzünde belirmesini sağlar ki, bu da Türkçede “güneşin doğması” olarak tabir edilmektedir. Gündüzün saatlerinin ilerlemesi ile birlikte dünyanın dönüş hareketi devam ettiği için gökyüzündeki güneşin konumu da değişir.
Bu konum değişikliği akşam saatlerine doğru güneşin konumunun “ufuk çizgisine” kaymasına sebep olur. Bu aşamada insanların bulunduğu yeryüzü alanına güneş ışınlarının geliş açısı da azaldığından gökyüzü yavaş yavaş kararmaya başlar ve rutin gündüz gece düzeni bu şekilde sağlanmış olur.