Girit neresidir?

Girit Adası Ege adalarının en büyüğü ve güneyde olan adasıdır. Bugün Yunanistan’a bağlı olan adanın doğudan batıya uzunluğu yaklaşık 250 km’dir. Konumundan dolayı Ege Adalarının güney sınırında doğal bir engel oluşturduğu açıkça görülmektedir. Bundan dolayı Girit her zaman için Doğu Akdeniz’in güvenliği açısından büyük bir öneme haiz olmuştur.
gg
Girit dorukları karlı dağlar ve güzle vadiler ile kaplıdır. Adayı çevrelemiş olan kıyılardaki sıcak ve verimli olan düzlüklerde, portakal, limon, zeytin, badem ve kestane ağaçları yetişmektedir. Dağ yamaçlarında sık servi ormanları görülmektedir. İki önemli şehir olan Hanya ve Kandiye (Herakleion) Girit adasının kuzey kısmında yer almaktadır.

Ege Denizi’ndeki birçok ada gibi Girit de Avrupalılar’ın yaz tatili için ilgi göstermiş oldukları bir yerdir. Turizm ada halkının önemli bir gelir kaynağıdır. Zeytinyağı ve meyve Girit halkının yurt dışına satmakta olduğu başlıca ürünlerdir. Yaklaşık olarak 550 bin kişinin yaşamını sürdürdüğü adada turizm ve çiftçiliğin yanı sıra balıkçılık da önemli gelir kaynakları arasında yer almaktadır. Adanın başlıca limanları kuzey kıyılarında yer almaktadır. Güney kıyılarında önemli sayılabilecek bir liman mevcut değildir. Akdeniz bilhassa kış aylarında fırtınalı ve tehlikeli olduğundan dolayı Giritliler’in çoğu kuzey kıyılarında toplandıkları görülmektedir. Sanayi çok fazla gelişmemiştir. Ada halkının ihtiyaçlarının çoğu Yunan yarımadasından getirilen mallar ile karşılanmaktadır.
Yunan mitolojisine göre Yunan uygarlığı Girit Adası’nda başlamıştır. Eski Yunan’da tanrıların kralı olarak kabul edilmekte olan Zeus, söylenceye göre, buradaki İda Dağı’nda doğmuştur. Mitolojiye göre İda Dağı’nın hemen doğusunda kuzey kıyısının yakınındaki Knossos’un efsanevi kralı Minos Zeus’un oğlu idi.

Minos tanrı Poseidon’un yardımı ile tahta çıktıktan sonra, bir beyaz boğayı tanrıya kurban etmeye söz vermesine karşın bu sözünü yerine getirmeyince Poseidon’da ceza olarak Minos’un eşi Pasiphae’nin bu beyaz boğaya büyük bir aşk ile bağlanmasını sağlamıştır. Daha sonra Pasiphae, Minotauros adlı insan bedenli boğa başlı bir canavar dünyaya getirmiştir. Minos labirent gibi bir saray yaptırarak bu korkunç yaratığı oraya kapatmıştır. Sonunda öldürülünceye kadar canavara yedi delikanlı ile yedi genç kız kurban edilmiştir.

Arkeologların son dönemlerde yapmış oldukları kazılar bu efsanenin bir takım olgularına ışık tutmuştur. Knossos’ta labirent gibi bir sarayın kalıntıları bulunmuştur. Yunan Yarımadası’nı da kapsayan bir deniz imparatorluğunun ve boğalara tapan bir halkın varlığı kanıtlanmıştır. Ancak ne var ki bu uygarlık M.Ö 6. asırda başlayan klasik Yunan tarihinden çok önceleri yok olmuştur.

M.Ö 1. asırda korsanları Akdeniz’in doğusunda uzaklaştırmak isteyen Romalılar Girit’i ele geçirdikleri bilinmektedir. Girit M.S 9. asırda Müslümanların eline geçinceye kadar önce Roma İmparatorluğu’nun daha sonra da Bizans İmparatorluğu’nun egemenliği altında kalmıştır. 13. Asırda ise Venediklilerin eline geçmiştir. Osmanlı Devleti 1649 yılında Girit’i kendi topraklarına katmıştır. 1821 yılında baş gösteren Mora Ayaklanması’nı Kavalalı Mehmed Ali Paşa bastırınca Girit bir süre Mısır valisi tarafından idare edilmiştir.

1830 yılında Yunanistan’ın bağımsızlığına kavuşmasına karşın Girit Osmanlı Devleti’nin yönetiminde kalmıştır. 1866 yılında Girit’teki Rum ayaklanması üzerine Osmanlı Devleti bir takım reformlara girişmiştir. Ancak bu dönemde Girit’i topraklarına katmaya kararlı olan Yunanistan Osmanlı Devleti ile savaşa girmekten çekinmemiştir. Nitekim Osmanlı Devleti savaş ilan etmiş. Araya giren büyük devletler Yunan Prensi Georgios’u yönetici olarak tayin etmişlerdir. 1908 yılında Girit Meclisi Yunanistan’a katıma kararı almıştır. 1913 yılında Girit tamamen Yunanistan’a bağlanmıştır.

Bir Cevap Yazın