Göktürklerde devlet yönetimi nasıldır?
İlk defa Türk adını kullanmış olan Türk devletidir. Göktürkler, Türklerin atlı uygarlık veya bozkır uygarlığından yerleşik uygarlığa geçiş döneminde, Türk boylarının başına geçerek onların bağımsız yaşamasını sağlayan bir hakan sülâlesidir (552-745). Kurdukları bu devlete de Göktürk Devleti denilmiştir. Başkentleri Ötüken olan Göktürklerin devlet başkanlarına “kağan” adı verilirdi. Devletin kurucusu Bumin kağandı. Kağan devletin doğu kesimini yönetiyordu. Batı kesiminde ise kardeşi İstemi Yabgu bulunuyordu, ama geleneğe göre o, dış işlerinde doğu kağanına bağlıydı.
Ülke geniş bölge teşkilatı gereği olarak Doğu ve Batı olmak üzere ikili devlet sistemine göre yönetilmiştir. Devleti Kağan unvanına sahip hükümdar yönetirdi. Kağanda Bilgelik, Alplık ve Erdemlilik gibi özellikler aranırdı. İl adı verilen ülkeyi özü sözü doğru, bilgili, kahraman, , erdemli devlet başkanı yönetirdi. Kağanın başlıca görevleri arasında savaş gücüyle devleti kurma ve düzene koyma, yeni alınan yerlerde iskan, töre yani kanunları düzenlemek, halkı doyurup giydirmek yer almaktaydı. Kağandan sonra gelen en yüksek rütbe ise Yabguluktur. Göktürkler, devlet yönetiminin en soylu ve tecrübeli Türk boylarının elinde kalmasına dikkat etmişlerdir. Önceleri sayısı bir olan Yabguya devletin sınırları genişledikçe ihtiyaç artmış, Batı Türkistan gibi bölgelere de yenileri atanmıştır. Şehzadelere Tigin ya da Tegin, Şad; eşlerine de Konçuy ismi verilirdi. Tiginler, genel olarak valilik, başkomutanlık gibi önemli görevleri yaparlardı. Boy hükümdarına Kan (Han) denilmiştir. Tarkan, Apa, Tudun,Çur büyük memuriyetler arasında bulunmaktaydı.
Hükümdarlık hakkı tanrı tarafından tanınmıştır. Tanrı hükümdar olmasını uygun gördüğü kişilere “kut” verir. Bilge Kağan ve atalarına da bu yüzden kut vermiştir. Kut kavramı bir bakıma ilâhî seçkinliğin bir ifa¬desidir. Kut’un kan yolu ile babadan oğula geçtiğine inanılırdı. Hükümdarlara Tanrı tarafından verildiği düşünülen yetkinin kalıtımsal şekilde oğul-larına da geçtiği görüşü Türk devlet yöne¬timinde veraset sorununu da ortaysa çıkarmıştır. Bu durum taht kavgalarına ve par¬çalanmaya neden olmuştur. Bazen, kardeş¬lerin devleti parçalamadan birlikte yönettik¬leri de görülmüştür. Örneğin, Bumin Kağan ile İstemi Yabgu kardeşler (I. Göktürk devleti), Bilge Kağan ile Kültigin kardeşler (II. Göktürk Devleti) gibi.
Türk devletlerinde Kağan her ne kadar devlet yönetme yetkisi olan Kut’u Göktanrıdan almış olsa da ülke yönetiminde dinsel olgulara yer verilmemiştir. Kut geleneği Türk kağanlarında İlah- Kral anlayışına dönüşmemiştir. Bu yüzden Türk devletleri laik bir yapıya sahip olarak görülür.
Metinlerde birçok defa tanrı adının zikredildiği görülmektedir. Kağan, hakan, kam, kan sözcüklerinin ve tengi, umay, yer- su gibi tanrı ve tanrıçaların kullanımı ve alakaları da devlet anlayışında tanrısal öğeleri tasvir etmektedir. Hükmün ilahi temeli diğer krallık ve yönetimlerde de açıkça görülebilir ancak burada ilgi çekici olan tanrının yansıması olan kağanın halktan asla kopmamış olmasıdır.
Gerek Hun ve gerekse Göktürk hükümdarları olsun “Otağ” adı verilen çadırlarda otururlardı. Gök tanrı inancına göre doğu bölgesi kutsal sayıldığından çadırların kapıları daha çok doğuya açılırdı. Uygurlardan itibaren hükümdar sarayla¬rı yaptırılmıştır. Her sonbahar mevsiminde halka “Şölen” adı verilen ziyafetler verilirdi. Hükümdarlara Kurultayın yanı sıra “ha¬tun” denilen hükümdar eşleri de yardım¬ ederlerdi. Hatun gerektiği zaman vekil olarak devlet başkanlığı yapar, yabancı ülke elçilerini kabul eder ve Kurultay’a katılabilirdi. Bu durum Türk toplumunda kadına verilen değeri göstermektedir.
Devlet işleri Kurultay denilen mecliste görüşülür karara bağlanırdı. Ülke hanedan üyelerinin ortak malı sayılırdı. Bu gelenek Türk devletlerinin kısa sürede yıkılmasına neden olmuştur. Çin’in kardeşler arasında çıkarmış oldukları kavgalar parçalanmanın ana nedenini oluşturmuştur.