Gülşehri kimdir?
Türk edebiyatının önemli isimlerinden biri olan Gülşehri 14. Yüzyıl şairidir. Gülşehri’nin hakkında fazla bilgiye ulaşılamasa da Kırşehirli olduğu ve mutasavvıf olduğu kesin olarak bilinmektedir. Kırşehir’in ilk adı o dönemde Gülşehir olduğu için Gülşehri takma adını almış, bu adla tanınmıştır. Asıl adının Süleyman veya Ahmet olduğu çeşitli kaynaklarda belirtilmektedir. Ayrıca Gülşehri’nin, Sultan Velet tarafından mevleviliği yaymak için Kırşehir’e gönderildiği belirtilmektedir.
Ahi Evran’ın dervişlerinden biri olan Gülşehri, daha çok Mevlana’nın etkisinde kalmış, bu nedenle de Mevlevi olabileceği ileri sürülmüştür. İslâmî ilimlerin yanı sıra matematik, mantık ve felsefeyle de uğraşmıştır.
Nakli ilimlerde bilgili olmasının yanı sıra matematik ve felsefe gibi akli ilimlerle de ilgilendiği ve bu konularda da oldukça bilgi sahibi olduğu tahmin edilmektedir. Bir mutasavvıf olan Gülşehri’nin eserleri bunun izlerini taşımaktadır. Ayrıca Gülşehri Ferîdüddîn-i Attâr, Mevlâna Celaleddin Rumî ve Senâî gibi mutasavvıf yazarlardan fazlaca etkilenmiştir. Nitekim ünlü eserlerinden biri Attâr’ın ünlü mesnevisi Mantık et-Tayr`ı esas alan aynı adı verdiği mesnevidir. Gülşehri’nin de belirttiği gibi, bu eser aynı adı ve temel hikayeyi içinde barındırmakla birlikte bir tercüme değildir . Bu eser orijinal Mantık et-Tayr’ın içeriği eserde yoğun olarak değiştirilmiş ve farklı kaynaklardan yeni içerikler eklenmiştir. Şairin bunun dışında Felekname isimli ünlü bir eseri daha vardır. Gülşehri Felekname’yi İlhanlı hükümdarlarından Gazan Han’a sunmuştur.
Kendisini Mevlana’nın ve Sultan Velet’in izleyicisi olarak göstermiş olan ünlü şair Gülşehri, şiirlerinde aruzu kullanmakla birlik, bilinçli bir Türkçe’ci kimliğiyle, Arapça ve Farsça’dan uzak durmuştur. Tasavvuf düşüncelerini yaymaya çalışan ve öğretici ürünler veren bir sanatçı olan şairin mesnevisi gerçek bir sanatçı kişiliği taşıdığını göstermektedir.1335 yılında ölen Gülşehri çok ince ruhlu bir şair olarak tanınmıştır.
Gülşehri’nin eserleri Eski Anadolu Türkçesi bakımından çok değerli olmanın yanı sıra aynı zamanda tasavvufi açıdan da son derece önemlidir. Şair eserlerini yer yer doğa tasvirleriyle süslemiştir. Arapça ve Farsçanın popüler olduğu ve Türkçe ile şiir yazılamayacağı düşüncesinin ağırlık kazandığı bir dönemde yazdığı Türkçe şiirlerle bunun aksini kanıtlamıştır. Gülşehri’nin eserleri, hem eski Anadolu Türkçesi ve hem de tasavvuf açısından büyük önem taşımaktadır. Türkçeyi ve aruz veznini son derece iyi kullanan bir şair olan Gülşehri, Yunus Emre’den sonra çağının en büyük şairlerinden biri olarak kabul edilmektedir. Türkçenin ileri kültür dili haline gelmesi için büyük gayret gösterdiği anlaşılmaktadır. 650 yıl önce, Türk dilinin sanat dünyasında hor görüldüğü, Arapçayla yazıp söylemenin büyük hüner sayıldığı devirlerde, Anadolu’da bir şairin çıkarak “Türkçe” diye kükreyişi, Türkçeye kucak açışı, onu bağrına basması büyük yiğitlik, büyük vatanseverlik olarak görülmektedir. Gülşehri, çağdaşı Yunus Emre’yle hemşerisi Âşık Paşa’yla birlikte, bu büyüklüğü ve çabayı göstermiştir.
Eserleri:
1- Feleknâme: Farsça olarak yazılmış olan bir mesnevidir. Konusu tasavvufidir. İslam ve tasavvuf felsefesinin işlendiği bu eserde hayat ve ölüm üzerinde durulmuştur.
2- Mantıku’t-Tayr: Eser kuş dili anlamına gelmektedir. Feridüddîn Attar’m Mantıku’t-Tayr adlı eserinin Türkçeye yapılmış tercümesidir. Gülşehri, Attar’ın pek çok hikâyesini kullanmamış, Kelile ve Dimne ile Kaabusnâme’den hikâyeler almıştır.
3- Aruz-ı Gülşehrî (Aruz Risalesi): Farsça olarak kaleme alınmıştır.
4- Kerâmât-ı Ahî Evran: 167 beyitlik Türkçe mesnevidir. Eserde Ahi Evran, cömertliğiyle tanınan Hâtim et-Tâî ile karşılaştırılmıştır.Eserin 1301’den sonra yazıldığı tahmin edilmektedir.
5- Kudûrî Tercümesi: Bu eser henüz ele geçmemiştir.