Hac nedir?
Hac, İslamiyet’in beş şartından biridir. IX. yüzyılda da farz kılınmıştır. Hac ibadeti farzdır ve farz oluşu Kur’an-ı Kerim ve Sünnet’te bildirilmiştir. Ayrıca bu hüküm konusunda Müslümanların görüş birliği (icma) gerçekleşmiştir. Yüce Allah, Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmuştur: “Yoluna gücü yetenlerin evi (Kabe) hac ve ziyaret etmeleri, insanlar üzerinde Allah’ın bir hakkıdır.” (Al-i İmran Suresi 3/97) Hz. Muhammed (s.a.v), haccın nasıl yapılacağını fiilen göstermiştir.
Hac kelime olarak ise “kastetmek, yönelmek” anlamına gelmektedir. Fıkıh terimi olarak da, “Mekke şehrindeki Kabe’yi ve civarındaki kutsal olan özel yerleri, usulüne uygun olarak, özel vakit içinde ziyaret etmek ve yapılması gereken diğer menasiki yerine getirmek” demektir. Bunların hepsine birden “menasikül hac ” denir. Menasikül hac, hac törenleri manasındadır.
Peki, hac kimlere farzdır? Hac, gücü yeten yani sağlık ve servet yününden haccetme imkânına sahip olan Müslümanlara farzdır. Ayrıca bu imkân elde edildiğinde, geciktirmeden yerine getirilmelidir. Ebu Hanife, Ebu Yusuf, Malik ve Ahmet bin Hanbel gerekli şartları taşıyan hac ile yükümlü olan kişininin hac ibadetini önündeki ilk hac mevsiminde eda etmesi gerektiği, sonraki yıllara ertelemesinin günah olduğu, hatta hac ibadetini uzun süre geciktiren kişinin şahitliğinin bile kabul edilmeyeceği görüşündedir. İmam Şafii ve İmam Muhammed’e göre ise haccın ancak ileride yerine getirilmesi ve eda şartının elden gitmesi gibi bir durumun, endişenin bulunmaması şartıyla haccın ertelenebileceği görüşündedir. Ancak bu görüşle birlikte, bununla da hac ibadetinin ilk fırsatta, bir an önce yerine getirilmesinin daha ihtiyatlı ve sünnete uygun olacağını da belirtmişlerdir.
Kâbe’yi ziyaret, belirli bir zamanda ve Arafat Vakfesi’yle birlikte yerine getirilirse “hac” yapılmış olur. Şayet Kâbe’yi ziyaret, belirli bir zamana bağlı olmaksızın vakfesiz yapılırsa “umre” adını alır. Yani Kâbe’yi ziyaretle ilgili ibadetlerden birisi de umredir. Ayrıca hacca “hacc-ı ekber” (büyük hac) denir, umreye de “hacc-ı asgar” denmektedir. Hac ve umreye ayrı isimlerin verilmesinin sebebi ise hac ve umrenin farklı olduğunu belirtmek içindir.
Hac ibadetinin sebebi ve namazlarda kıblemiz olan Kabe, yeryüzünde Allah’a ibadet için yapılan ilk bina olmasıdır. Kâbe, Hz. İbrahim (a.s) ve oğlu Hz. İsmail (a.s) tarafından Mekke’de yapılmıştır. Cibril (a.s) tavafın nasıl ve haccın nasıl yapılacağını Kâbe’nin bu inşasından sonra fiilen göstermiştir. Hz. İbrahim (a.s)’den sonra haccın zamanı ve eda edilişi müşrikler tarafından değiştirilmiş, tahrif edilmiştir. Ve Hz. Muhammed (s.a.v) haccın fiilen nasıl eda edileceğini göstermiştir. Yani İslami haccın nasıl yapılacağını ameli olarak göstermiş, hataları da düzeltmiştir.