Harf inkılabı nasıl yapılmıştır?
Türkçülerin başlatmış olduğu dilde Türkçeleştirme hareketi genel bir kabul görmüş dilde sadeleştirme çalışmaları başlamıştır. Atatürk bazı önemli devrimlerden sonra Türk dili ve tarihine yönelmeye başladı, buradaki eksiklikler ve yanlışlıklar üzerine çalışmalar yaptırdı. !928 yılının sonbaharında yapılan ve 1929 yılının başından itibaren dil devrimi için önemli bir başlangıç yapılmıştır. Zira yeni alfabemiz hazırlanır ve kullandığımız şekli ile kabul edilirken özellikle fonetiğe Yani Türk seslerine özen gösterilmiştir.
Mustafa Kemal Atatürk yazı dil ve devrimleri ile hem Latin kökenli bir alfabe kabul ederken hem de dilde Türkleşmeyi bir an önce gerçekleştirmek istiyordu. Atatürk devrimlerinin asıl ağırlık merkezi milli şuur ve yaşamdır. Bu nedenden dolayı her şeyden önce ve her şeyden ziyade dünya Türklüğünü ilgilendirmek doğaldır. Dünya Türklüğü dışındaki mazlum halklar Atatürk devrimlerinde muhtaç olmuş oldukları manevi dayanağı bulurken, Türklüğün onu ihmal etmesi, yahut gerçek mahiyet ve manası zararına telakki etmesi elbette doğru olamaz. Yazı devrimi Türkiye dışı Türk dünyası ile kültür birliğini korumak gereksiniminin cevabı olduğu gibi kültür devrimi onun sakınılmaz bir devamı suretinde anlaşılmaktadır. Türkiye’deki alfabe devriminin karşılığı Türkiye dışı Türk çevrelerine Latin alfabesinin zor ile kabul ettirilmiş olmasıdır.
Sovyetlerin Türkiye dışı Türklüğü Türkiye Türklüğünden kesin bir biçimde kopararak dil ve kültür birliğine bir darbe vurmak istemelerine , başka türlü karşılık verilemeyeceği göz ardı edilmemelidir. İslamiyet’i kabulden sonra eski Türk yazıları terk edilerek Selçuklular ve Osmanlılar zamanında Arap harfleri kabul edilmiş, aynı zamanda dil kurallarımızda Arapça ve Farsçanın etkileri fazlası ile görülmüştür. Fakat Arap yazsında sesli harflerin az oluşu ve bir harfin başta, ortada ve sonda yazılışına göre şekil değiştirmesi öğrenme zorluğuna sebep oluyordu. Bu açıdan bakıldığında genel olarak okuma yazma bilenlerin sayısı nüfusa göre oldukça azdı. Osmanlı ıslahat devrinde Türk aydınları, bu mesele üzerinde durmuşlar, Arap harflerini sadeleştirilmesi veya ayrı ayrı yazma yöntemini denemişlerdir. Ancak bütün bu çabalar olumlu bir sonuç vermemiştir. Arap ve Türk dillerinin başka dil gruplarından olması ve Türkçe ile Arapça arasında ses yapısı ve gramer sistemleri bakımından herhangi biri yakınlık bulunmaması Arap dilini hiçbir şekilde uyduramıyordu.
1923 yılında Hüseyin Cahit ve Ali Nazmi beylerin Latin harflerini kabulü yönündeki teklifleri Atatürk tarafından uygun bulunmadı. Atatürk Arap alfabesinin Türk diline uyarlamasının güçlünün farkındaydı. Daha sonraki yıllarda Batı dünyasına katılmayı arzu eden Mustafa kemal, Latin alfabesinin zorunlu olduğunu düşündü. Bunun için Falih Rıfkı Atay başkanlığında bir komisyon kuruldu. Komisyon Latin harfleri ile ilgili bir çalışma yaptı.
Atatürk daha sonra Tekirdağ, Çanakkale, Sinop, Bursa, Samsun ve Amasya illerine yaptığı ziyaretlerde kara tahta önünde hocalık yapmıştır. Yeni devrimi anlatmaya çalışmıştır. Kolayca okuma yazma öğrenebilmek için Latin harflerinin kabul edildiğini ifade etti. Atatürk 1 kasım 1923 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yaptığı konuşmada bu inkılabı ayrıntıları ile ifade etmiştir. Nitekim kanun 3 Kasım 1923 yılında resmen yürürlüğe girmiştir. Latin alfabesi alınarak yazı devrimi tamamlanmıştır. Yazı devrimini arkasından dil devrimi yapılmıştır. Mustafa kemal böylece okuma yazma oranının hızlı bir şekilde artacağını ifade etmiştir.