Haset nedir?
Haset, tek kelimeyle çekememezlik olup ileri derecede kıskançlık olarak tanımlanabilir.
Haset duyan kişiler bir başkasındaki maddi veya manevi imkanların yok olması için resmen dua eder, o kişilerin nimetlerden yoksun kalmasını isterler. Söz konusu imkanlara kendileri sahip olamayacaksa bile bunu isterler. Tek düşünceleri şudur: “Yeter ki onda olmasın!” Bu nedenle de kıskançlığı aşan bir duygu halidir. Kıskançlık tohumunun filizlenip ağaca dönüşmesi gibi düşünülebilir.
Kıskançlığın odak noktası sahiplenmedir. Kıskanan insan kıskanılan nimet neyse ona sahip olup, kendisinde de görmek için çabalarken, hasetçi; “ben sahip olmasam da olur, yeter ki o da o nimete sahip olmasın” diye düşünmekten kendini yer bitirir.
Kin ve düşmanlık tohumlarını içinde barındıran bu hastalıklı duygu, bir kemirgenle yaşamaya benzer ve sadece haset eden kişiye zarar verir. Ancak hasetçi eğer nefret etmekle kalmaz bir de harekete geçerse duygunun yöneldiği kişi de zarar görmeye başlar. Çeşitli entrikalarla hayatına negatif müdahaleler söz konusu olabilir. Sonuç olarak herkes zarar görür.
Haset, nefisten, kişinin egosundan kaynaklandığı için mutlaka farkına varılmalı ve bilinçli olarak terbiye edilmelidir. Aksi halde gerçekten mutlu olmak, huzurlu hissetmek, ruh sağlığını korumak söz konusu olamaz. Hasetin, tüm iyi hisleri, kişideki tüm güzellikleri yok edecek kadar zehirli olduğu bilinmelidir.
Ahlaki zafiyetin bir tezahürü olduğu için dinimizde de hiç hoş karşılanmaz ve en büyük kalp hastalıklarından biri olarak gösterilir. Çünkü duygunun temelinde Allah’ın nimetlerini kulları arasında istediği gibi dağıtabileceğini kabullenmemek, razı olmamak vardır. Allah’ın, bazı kullarını maddi veya manevi zenginlikle bazı kullarını ise maddi veya manevi yoksullukla sınadığını, dolayısıyla sürekli imtihanda olunduğunu unutmanın ve ahiretten geçip tamamen dünya işlerine dalmanın bir sonucudur haset. Kişinin ruhuyla bağının kopması ve boşlukta kalmasıdır.
Günümüzde, özellikle de iş hayatındaki mevki makam hırsı yüzünden bu duyguyla haşır neşir pek çok insan olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Arkasından kuyusunu kazmak, ayağını kaydırmak, mobbing gibi deyim ve kavramlarla kendini belli eden hasetin genel olarak toplum sağlığını da bozduğu ve zincirleme reaksiyon halinde etik ve ahlaki tavır dejenerasyonu yarattığı bir gerçek.