Hattuşaş’ın tarihi önemi nedir?
Hattusaş Hitit İmparatorluğu’nun MÖ 17. ile 13. yüzyıllar arasında başkentlik yapmış bir kenttir. Hattuşaş, 1986 yılında UNESCO Dünya Mirasları listesine dahil edilmiştir. Hattuşaş Çorum’un Sungurlu ilçesinin güneydoğusunda Boğazkale ilçesinin 4 km doğusunda bulunmaktadır.
Hitit devletinin eski çekirdek bölgesinin merkezindeki Boğazköy (Hattuşaş) Budaközü Çayı vadisinin güney ucunda, ovadan 300 metre yükseklikteki sayısız kaya kütleleri ve dağ yamaçlarının bölünmesiyle çevrili olarak kuzey ve batıda derin yamaçlarla sınırlandırılmış olan bir alandır. Şehir kuzeye doğru açık olup kuzey kısmı dışında diğer kısımları surlarla çevrilidir.
Hattuşaş sözcüğü Hatti insanlarının verdiği orijinal isim olan Hattus’tan gelmiştir. Hitit İmparatorlarından biri olan I. Hattuşili’nin ismi devletin başkentinden gelmektedir ve anlamı “Hattuşaş’lı Adam”dır.
Hattuşaş örenyeri ilk kez Charles Texier tarafından1834 yılında gezilmiş ve tanıtılmıştır. Buradaki kalıntılar ile Hititler arasında ilk defa bir bağ kuran kişi Sayce’tır. Daha önceleri Hititlerin merkezinin Suriye olduğu sanılmaktaydı. 1882′ yılında Carl Human, Otto Puchstein ile Boğazköy’e gelmiş ve ilk defa toplu bir plan çalışması yapmıştır.
Çok geniş bir alana yayılmış olan Hattuşaş kazılarında 5 kültür katı gün ışığına çıkarılmıştır. Hattuşaş’tan günümüze kadar gelen kalıntıları Yukarı Şehir, Aşağı Şehir, Büyük Kale ve Yazılıkaya’dır. Başkent Hattuşaş mimari ve sanat alanında önemli gelişmeler göstermiştir. Milattan önce üç bin yılından başlayarak Hattuşaş’ta yerleşim olduğu tespit edilmiştir. Bu zamandaki yaşam alanları genel olarak Büyük Kale civarında olmuştur. Büyük Kale 250 metrelik bir kayalık üzerine kurulmuş ve üstünde Kraliyet Sarayı ve imparatorluğun yönetim merkezi yer almaktadır. Eğimli bir araziye sahip olan ve güneyde bulunan Yukarı Şehir 1 km karelik bir alana yayılmış bir alandır. Bu alan M.Ö. 13. yüzyılda Geç İmparatorluk Çağında şehrin gelişmesine sahne olmuştur. Güneyde sadece bir surla çevrilmiş olan Yukarı Şehir’de genel olarak kutsal alanlar ve tapınaklar yer almaktadır. Güneydeki sur üzerinde 5 kapı bulunmaktadır. Bu kapıla kentin en yüksek noktasındaki Sfenksli Kapı ve surun doğu ve batı ucunda karşılıklı olarak bulunan Aslanlı Kapı ve Kral Kapısı’dır. Burada bulan tapınaklardan silahlar, yazılı belgeler, seramikler, aletler ve kült objeleri bulunmuştur. Yukarı Şehir’deki yapılaşma üç evreli bir yapılaşmadır. Birinci evre ilk surların inşaatı ile aynı döneme tekabül etmektedir. İkinci evre, surlarda görülen ilk tahribattan sonraki yeniden yapım ve tapınak kentinin son halini almış olan evredir. Son evrede ise mevcut yapılarda görülen tadilat ve tamiratların yanı sıra dinsel amaçlar dışında bir yeni yapılaşma başlamıştır.
Hattuşaş’taki bir diğer önemli alan Yazılıkaya’dır. Hattuşaş (Boğazköy) antik yerleşkesinin 2 km kuzeydoğusunda yer almaktadır. Doğal kayalar arasına yapılmış Hitit açık hava tapınağı olan Yazılıkaya tarihe ışık tutan bir yerdir. Kayalar arasındaki iki açıklık Hitit tanrılarını resmeden rölyeflerle işlenmiş ve Hitit döneminden kalan en önemli anıtsal eserlerden biridir. Buradaki kazılar 1931 yılında Boğazköy ile birlikte başlayıp aralıklı olarak 21. yüzyıla kadar devam etmiştir. Yazılıkaya alanı MÖ 16. yüzyıldan beri kullanılmış olmanın yanı sıra MÖ 13. yüzyıl ortalarında tanrı ve kral rölyeflerinin işlenmesiyle son şeklini almış ve daha fazla bir önem kazanmıştır.
M.Ö. 19. ve 18. yüzyıllarda Aşağı Şehir’de Asur Ticaret Kolonileri Çağı yerleşmelerine rastlanılmıştır. Şehrin adına ilk defa bu çağa ait yazılı belgelerde rastlanmıştır.
Yapılan araştırmalar Hattuşaş’taki ilk gelişme döneminin büyük bir yangınla sona erdiğini göstermektedir. Ve bu yangının sorumlusu olarak Kuşşara kralı Anitta gösterilmektedir. Belgelere göre bu tahripten hemen sonra M.Ö. 1700 yıllarında yeniden yerleşime açılan Hattuşaş kenti 1600’lü yıllarda Hitit devletinin başkenti olmuştur; kurucusu I. Hattuşili’dir.
Hattuşaş devletin başkenti olduktan sonra şehrin gelişmesinin en uç noktasında anıtsal bir yapılaşma görülmektedir. 2 km genişliğindeki şehir saray, tapınak ve mahalleleriyle M.Ö 13. yüzyıldaki haline kavuşmuştur. Hattuşaş’ın ikinci gelişme döneminde imparatorluğun son yıllarında hem içte ve hem de dışta üç önemli Hitit kralının etkili olduğu görülmektedir. Bu Krallar sırasıyla III. Hattuşili, oğlu IV. Tudhalia ve onun oğlu II. Şuppiluliuma’dır. II. Şuppiluliuma’nın son dönemlerinde (M.Ö. 1190) ciddi ekonomik sıkıntılar ve iç karışıklıklardan dolayı yıkılan Hitit devletinden sonra Boğazköy 4 yüzyıl boyunca terk edilmiş bir şehir olarak kalmıştır. Buraya daha sonraları Frigyalılar yerleşmiştir. Hellenistik ve Roma döneminde Hattuşaş küçük surlarla çevrili bir beylik merkezi ve Bizanslılar döneminde ise bir köy halinde olduğu araştırma sonuçlarından anlaşılmaktadır.