Herkes aynı tipte şeker hastası mı olur?
Şeker hastalığı her geçen toplumda daha yaygın bir şekilde etkili olmaya başlamış ve görülme yaşı gittikçe düşen metabolik bir hastalıktır. Bu rahatsızlığın en önemli etkisi kan şekeri seviyelerinin kontrol altına alınamamasıyla karakterize edilmiştir. Tedavi edilmediği zaman yani kan şekeri seviyelerinin kontrol altında tutulmaması halinde, vücutta çok sayıda organ ve doku etkilenmekte, işlevleri bozulmaktadır. Bu hastalık toplumsal bir sorun haline gelmiştir. İnsanlar yaş ve cinsiyet farkı olmaksızın şeker hastalığı riski taşımaktadır.
Bu hastalık vücutta pankreastaki beta hücreleri tarafından salgılanan, kan şekerini düşüren bir işlevi olan insülin hormonunun olmaması ya da insülinin az olması ile ya da vücutta bulunmasına rağmen insülinin etkisiz olmasıyla oluşur. Sağlıklı kişilerin kanında yiyeceklerin etkisiyle şeker oranının yükselmesi sonucunda, pankreasta olan beta hücreleri insülin salgılamaya başlar. Kana karışan insülin hormonu dokulardaki hücrelerde reseptör denen alıcılara bağlanıp, kandaki şekerin yani glikozun hücrelerin içerisine girmesine aracı olur. Hücrelerin içine giren glikoz bununla vücudun en önemli yakıtı sayılan enerji elde edilmesine yardımcı olur. Vücudun içinde insülin hormonu olmadığı zaman ya da insülin bulunsa da etkisiz olması nedeniyle, kandaki glikoz hücrelerin içine giremez. Bununla kandaki şeker seviyesi yükselir. Vücudun buna vermiş olduğu ilk tepki idrarla şeker atılması olur. Bu dönemle birlikte kişide şeker hastalığı başlar. Şeker hastalığının insanlarda görülmesi iki farklı tipte olur.
Şeker hastalığı çeşitleri nedir?
Tip 1 diyabet
Şeker hastalığı bu tipte insülin hormonunun mutlak eksikliği sonucunda meydana gelir. Bu tip şeker hastalığı her yaşta insanı etkilese de, toplumda en çok çocuklar ve erişkinleri etkiler. Bu yüzden bu şeker hastalığı jüvenil diyabet olarak adlandırılır. Bu diyabet hastalığının belirtileri aniden ortaya çıkar. Toplumdaki şeker hastalarının % 10 kadarı Tip 1 diyabet hastasıdır.
Tip 1 diyabet neden olur?
Sağlıklı bir yapısı olan kişilerde vücudun dış etkenlerden korunmasını sağlayan bir bağışıklık sistemi bulunur. Bu sistem herhangi bir sebeple çalışmadığında, vücut kendi hücrelerini yabancı gibi algılayıp saldırır ve tahrip eder. Bu şekilde olan hastalıklar otoimmün hastalıklar olarak adlandırılır. Tip 1 diyabet hastalığı, bu otoimmün hastalıklarından biridir. Bağışıklık sisteminin nedensiz bir şekilde harekete geçmesi ve pankreasta olan insülin hormonunu salgılayan beta hücrelerini tahrip etmesi nedeniyle ve bu tahribatın yaklaşık % 80 seviyelerine ulaşmasıyla birlikte Tip 1 diyabet hastalığı meydana gelir.
Tip 1 diyabet hastalığında kimler daha riskli konumdadır?
Bu tip şeker hastalığında ailesindeki yakın akrabalarında Tip 1 diyabet bulunanlar ya da ailesinde en az dört kişide Tip 2 diyabet hastalığı bulunanlar, hamileliğinde gestasyonel diyabet hastalığı olan kişiler Tip 1 diyabet hastalığı açısından daha risklidir.
Tip 1 diyabet belirtileri nedir?
Bu hastaların vücudunda keton cisimciklerinin üretilmesi nedeniyle, bulantı ve kusmanın olması, karın ağrısının olması, halsizlik ve yorgunluk hissedilmesi, aseton kokusu, derin solunum, dalgınlık hissi, baygınlık, bitkin olma ve kilo kaybı gibi etkiler meydana gelir. Bu belirtilerin olması hastanın pankreasında olan beta hücrelerindeki yıkımın hızı ve süresine göre değişir. Hücrelerdeki tahribat çok uzun bir zamanda oluşabilir. Hücrelerdeki tahribat sırasında, vücut ihtiyaç duyduğu enerjiyi kendi depolarında olan protein ve yağlardan elde etmeye gayret eder. Bu şekilde yağların aşırı yıkımıyla oluşmuş son ürünler yani ketonlar, vücutta bu belirtilerin görülmesine yardımcı olur. Vücutta biriken ketonlarla birlikte, ketoasidoz denen acil durum oluşur. Bu sorunun etkileri arasında, aşırı halsizlik, karın ağrısı olması, yorgunluk ve hızlı solunum vardır. Bunları yaşayan hastaların acilen doktora gitmesi gerekir.
Tip 1 tedavisi nasıl yapılmaktadır?
Tip 1 diyabet hastalarına yapılan tedavide insülin kullanılır. Bu tipteki şeker hastalığında vücutta insülin yeterince olmadığından ya da hiç olmadığı için, Tip 2 diyabet hastalarının kullandığı insülinin etkisini ya da salınımını arttıracak şeker ilaçları etkili değildir. Bu hastalar ihtiyaç duyduğu insülini dışarıdan almaları gerekmektedir. Hastalar bu nedenle insüline bağımlı yaşam sürerler. İnsülin hormonu protein yapısında olan hormon olduğundan, midede sindirilmektedir. Bu yüzde insülin hormonunu ağızdan almak mümkün değildir. Bu mutlaka enjeksiyonla alınmalıdır. Tip 1 diyabette olan insülin ihtiyacı hastaların yaşına, ağırlığı ve boyuna, tükettiği yiyeceklere ve fiziksel aktivitelerine göre belirlenmektedir. İnsülin kullanımında hastalardaki stres, bazı ilaçlar ve hastalıklar insülinin dozunu etkileyebilir. İnsülin +4 ile +8 derecede saklanmasının gerekliliği, yoğun yaşamı olan ve aktivitesi fazla olan hastalarda sorun yaşanabilir. Bu yüzden hastalara kolaylık olacak klasik enjektörlerle beraber kalem enjektörlerin üretimi yapılmaktadır.
Tip 2 diyabet
Bu tip diyabet ise genellikle 40 yaşından fazla olan yetişkinlerde görülür. Burada pankreasta beta hücreleri insülin üretimi yapar, ancak bu oran yeterli gelmez ya da insülin vücutta etkili olamaz. Hastalar sıkça idrara çıkar, aşırı susar, açlık hisseder, fazla yemek yerler. Buna rağmen kilo kaybının yaşanması Tip 2 diyabetin belirtilerindendir. Ayrıca bulanık görme, yorgunluk, halsizlik, ciltte kuruluk ve kaşıntı, yaraların geç iyileşmesi, enfeksiyonların sık olması, ellerde ve ayaklardaki karıncalanma ve uyuşukluk, cinsel sorunlar ve ağızda kuruma etkisi olabilir.