Hikâye nedir?
Hikâye, genelde kurgulanmış gerçeğe çok yakın olayların anlatıldığı kısa yazılardır. Tek bir olay vardır ve olay birkaç kişi arasında geçer. Hikâye kısa yazılmasından dolayı etkileyici olmalıdır. Yer ve zaman kısıtlıdır. Sadece olayın geçtiği yer ve zaman diliminden bahsedilir.
Karakter ve mekân olgularından bahsedilirken çok fazla ayrıntıya girilmez hikâyede. Daha ziyade olayın özünün anlaşılması için olayın anlatımına ağırlık verilir. Ancak bu aşamada okuyucuyu bunaltmamak gerekir. Hikâyede kullanılan akıcı bir üslup ve etkileyicilik hikâyenin anlaşılmasında büyük katkı sağlar. Bir diğer etken ise anlatılan hikâyenin okuyucu gözünde canlandırılabilmesini sağlamaktır. Bütün bu özelliklerin hepsi bir araya geldiğinde okuyucunun keyifle okuduğu hikâyeler meydana gelir.
Hikâyeler, kısa hikâyeler ve uzun hikâyeler olmak üzere iki çeşide ayrılır. Kısa hikâyeler, genelde bir kişinin başından geçen hikâyelerdir. Karakterin az olmasına bağlı olarak tek bir olay üzerinde durulur. Bu nedenle olabildiğince okuyucuyu etkileyecek şekilde yazılmalıdırlar. Aynı zamanda kısa hikayeler, öykü olarakta bilinir. Uzun hikâyeler ise birden fazla karakteri ve birkaç olayı içinde barındırır. Genelde birkaç bölüme ayrılarak okuyucuya aktarılır. Ancak hiçbir zaman bir roman uzunluğunda yazılan yazılar değillerdir.
Hikâye yazılırken öncelikle hikâyenin kimin ağzından yazılacağına karar verilmelidir. Hikâyede geçen olayın bizzat kahramanı tarafından yazılacak ise bu karakterin duygularını okuyucuya yansıtılabilmesi amaçlı yararlı olacaktır. Ancak olayı, olayın dışında bulunan üçüncü bir kişi anlatırsa tarafsız bakış açısı nedeni ile olayı okuyucuya bütünü ile yansıtmış olacaktır. Bu ayrımda yazılan hikâyenin duygu yüklümü yoksa olay ağırlıklı bir hikâye mi olduğunu tespit edip, ona göre bir seçim yapmak gerekir.
İlk öykü örneği İtalya’dan gelmiştir. İtalyan yazar Giovanni Boccaccio, “Decameron” isimli eserini yazmıştır. Bunun devamında Voltaire hikâye geliştirir ve hikâye 19. yüzyılda en yaygın edebiyat türü olarak kullanılır olmuştur. Dünyada özellikle Rusya’da Çehov, Dostoyevski ve Gogol gibi isimler öykü alanında birçok önemli eser kaleme almıştır. Bunların yanı sıra Fransa’da Alphonse Daudet, Guy de Maupassant; İngiliz edebiyatında Stevenson, Rudyard Kipling hikâye türünde önemli eserler yazmışlardır. Mark Twain ve John Steinbeck gibi mizahi hikâye yazarlarını da unutmamak gerekir.
Türk edebiyatına baktığımızda en sık akla gelen Dede Korkut Hikâyeleridir. Bunun nedeni bu hikâyelerin günümüzdeki çağdaş hikâye türüne daha yatkın olmasıdır. İlk hikâye örneği Ahmet Mithat Efendi’nin yazdığı Letaif-i Rivayat’tır. Daha sonra bunu geliştirmek amaçlı Kıssadan Hisse isimli eserini yazmıştır. Batılı anlamda ilk hikâye denemesi, Sami Paşazade Sezai tarafından Küçük Şeyler isimli eserde kaleme alınmıştır ve modern hikâye türünde yer almaktadır. Edebiyat-ı Cedide dönemi hikâyede gerçekçi hikâye denilen eserlere şahit olmuştur. Bunlara başta Halid Ziya Uşaklıgil olmak üzere Hüseyin Rahmi Gürpınar, Mehmet Rauf gibi isimleri vermek mümkündür. İkinci Meşrutiyet dönemi ile birlikte hikâye türünde gelişimler söz konusu oldu. Bu gelişmelerle hikâyelerde Türkçe kelimeler tercih edilmeye, hikâyeyi söyleşi tarzında yazmaya ve döneminde etkisi ile siyaseti ve toplumu, halkı konu alan ve anlatan hikâyeler yazılmaya başlandı. Bu dönemin en büyük üstatlarından olan Ömer Seyfettin, Türk edebiyatında özellikle Türk hikâyeciliğinde eserleri ile dönüm noktası olmuştur. Cumhuriyet döneminden örnek vermek gerekirse Halide Edip Adıvar, Reşat Nuri Güntekin, Sebahattin Ali gibi isimleri sayabiliriz. Bu dönemde de yine dönemin hikâye özellikleri dışında farklı hikâyeler kaleme alan birçok yazarlar mevcuttur. Bunlara başta Sait Faik Abasıyanık olmak üzere Orhan Kemal, Ahmet Hamdi Tanpınar ve Kemal Tahir gibi isimleri vermek mümkündür.
Genel olarak Türk edebiyatına baktığımızda, geçmişten günümüze Türk hikâyeciliğinde birçok farklı özelliklerde ve konularda hikâye yer aldığını, birçok hikâye yazarı bulunduğunu görmekteyiz. Bu nedenle edebiyatımızın hikâye türü yönünden çok zengin bir arşive sahip olduğunu söyleyebiliriz.