Hümanizm nedir?
6. yüzyıldan itibaren Antik Yunan ekolünün bir ürünü olarak ortaya çıkan ancak 18. yüzyıldan itibaren bilhassa Avrupa’da etkili olan Hümanizm, etkileri günümüze dek uzanan ve kişinin hayat görüşüne göre muazzam derece farklılık gösterebilen bir kavramdır. Zira hümanizmin doğasında doğaüstü güçlerin varlığını reddetmek bulunduğundan, devreye dini inanç girdiğince felsefi anlamda hümanizmden bahsedilmesi de pek mümkün değildir. Bu aşamada “tüm insanları sevmek” olarak kısaca tanımlanan hümanizmin ne sebepten ötürü insanın sevilmesi gerektiğini düşündüğü iyi anlaşılmalıdır. Zira Buddha ve Konfüçyüs gibi düşünürlerin öğretileriyle de ilişkilendirilen hümanizmin doğasında insan ile doğaüstü güçlerin ilişkisini açıkça reddetmek bulunur. Hıristiyanlığın hakim olduğu Avrupa coğrafyasında Rönesans dönemi ile birlikte etkileri görünen hümanizm, büyük oranda Batı felsefeleriyle ilişkili bir kavram olarak gelişmiştir.
Belirli bir insan ırkına özel bir sempati beklemektense tüm insanları eşit oranda sevmeyi kabul eden hümanizm, insan ve insanın evrenle olan ilişkisine dair konuları mantıkla bütünleşme çabası içinde ele alır. Bu sebepten ötürüdür ki, hümanizm daha çok ateizm ve agnostisizm gibi felsefi akımlarla bütünleşmiştir. Nasyonalizme zıt bir alternatif olarak doğduğu da söylenebilen hümanizmde “seküler yani dünyacılık” ilkesi esas alınmıştır. Dini konuların bahsettiği Tanrı, ahiret, günah, sevap ve ruh gibi kavramlarla ilgilenmeyen hümanizm, dünyacılık ilkesi kapsamında dünya yaşamı ve doğrudan insana odaklı bir akımdır.
Doğruyu arayan diğer felsefe dalları gibi gerçek bilginin ancak insan tarafından ortaya çıkarılabileceğini düşünen hümanizm, bu bağlamda mistisizm, metafizik veya teoloji dalların çalışmalarını tümden inkar eder. Mantık çerçevesinde ve elle tutulur kanıtlarla ispat edilemeyen tüm çalışmaları reddeden hümanizmin bu açıdan materyalist bir dünya görüşüne sahip olduğu söylenebilir. Hümanist düşünce ayrıca kader kavramını da kabul etmez ve insanın dahil olduğu olayların “kader” kapsamında bir düzen doğrultusunda oluştuğunu reddeder. Kaderin evrendeki olaylar ve evrenin bir parçası olan insan üzerinde herhangi bir tesiri olmadığını iddia eden hümanist düşünce, ortak bilincin ve bireysel bilginin evreni şekillendirdiğine inanır.
Herhangi bir dini inanca sahip olsun olmasın, birçok düşünür tarafından inanılan insanın varlık sahasındaki üstünlüğü de hümanizmde karşılıksız bir kavramdır. Zira hümanizm insanoğlunun diğer canlılara nazaran herhangi bir üstünlüğü olmadığını düşünür. “Özel olma” kavramını tümden reddeden hümanizm, doğacılığı esas alır ve insanoğlunun diğer canlılarla eşit olduğu için çevresindeki yaşama saygı duyması gerektiğini söyler. İnsanın “diğer canlıların tanrısı” olmaması gerektiğini söyleyen hümanist düşünce, bu bağlamda hayvansever bir tutum da takınır. Hümanizm tüm insanların bu düşünceyi benimsemesi gerektiğini ya da insanoğlunun tamamen iyi eğilimli canlılara dönüşmesi gibi fikirler de savunmaz. Gelecek nesillere daha iyi bir dünya bırakmak ve bugünün tadını çıkartarak iyi bir hayata sahip olmak hümanizmin savunduğu temel düşünceler arasındadır.