Hz. İsa sakalsız mıydı?
1910 yıllarının başında, Antakya civarında kuyu kazmaya çalışan birkaç Arap, birden bire büyük bir güçlükle karşılaştılar. Salladıkları kazmalar eskisi gibi toprağa gömülmüyor, aksine sert kayalara çarpıyordu. Çok geçmeden kaya sandıkları şeyin, bir mahzen duvarı olduğunu fark ettiler.
Kuyu kazmaya çalışan Araplar, farkında olmadan paha biçilmez arkeoloji hazinesini gün ışığına çıkarmışlardı. Bu tesadüfen bulunan keşif, ilgililere haber verilmiştir. Bu bir kilisenin yer altı mahseniy di. Ele geçen eserler arasında gümüş bir kase büyük önem taşımaktaydı. Arkeologlar mahsenin 341 yılında Roma imparatoru Konstantin tarafından yapılan Antakya kilisesine ait olduğunu tahmin ettiler. 19 cm boyunda ve 15cm çapında olan kase büyük bir titizlikle temizlenerek New York’a gönderildi. Uzun yıllar araştırmalar yapıldıktan sonra, 1923 yılında Kaliforniya akademisinden Dr. G.Eisen, Büyük Antakya kasesi adı altında bir kitap yayınlamıştır.
Kase veya başka bir anlamda kadeh, kalın som gümüşten yapılmış ve eski Roma usulü süssüz bir ayak üzerine oturtulmuştu. Miladın 1. Yılına ait olan bu tür kaselere, zaten hemen hemen aynı özellikleri göstermekteydiler. Ancak bulunan bu kasenin üstünde İsa ve havarilerinin kabartma resimleri bulunmaktaydı. Kasenin tasvirler dışında kalan kısmı tamamen üzüm dalları ve yaprakları ile kabartmalıydı. Bunların dışında güvercin, tavşan, çekirge, bir kelebek dikkat çekmekteydi. Kasedeki kabartmalar arasında havarilerden 10’unun tasviri vardır. Ortada bulunan iki tasvir ise doğrudan doğruya Hz. İsa’ya aittir. Bu eser ile Hıristiyanlık dünyası ayağa kalkmıştır. Çünkü, kase üzerinde oymalar içinde Hz. İsa’ya ait olarak teşhis edilen kabartma , sakalsızdı. Şekil, Hz İsa’yı bir tahta oturtmuş, kollarını haç şeklinde açmış olarak tasvir ediyordu. Ayaklarının altındaki bir kartal, Hıristiyanlığın dinsizliği yeneceğini gösteriyor, başının üstünde ilahi ruhu temsil eden bir güvercin uçuyordu. Kasede ki kabartmalarda bazı aziz resimleri de vardı. Kase üzerinde yapılan araştırmalarda, Dr. Eisen, bu konuda daha da ileri gitmiş ve bu kasenin Hz. İsa’nın kayıp olan kutsal kasesi olabileceğini savunmuştur. Bu tartışmalardan sonra, Hz. İsa’nın sakalsız olarak tasvir edilmesi ve onu gerçekten gören biri tarafından yapıldığını savunmuştur.