İd, ego ve süperego nedir?
Sigmund Freud, 1736 yılında yayınlanan ‘ego ve id’ isimli yapıtında; yapısal kişilik kuramını ortaya koymuştur. Psikanalizin temel taşlarını oluşturan bu kuram, bilim çevrelerinde çok ses getirmiş, zaman içerisinde psikanalizin temel taşları haline dönüşmüştür.
İd, ego ve süperego nedir? Çoğu üniversite kurumlarında okuyan psikoloji öğrencileri bu üçlüye oldukça yaratıcı benzetmeler kullanmaktadır; ‘kavgacı zibidiler üçlüsü’, ‘üç silahşörler’ gibi yakıştırmaların yapıldığı İd, ego ve süperego birbirleri ile oldukça ilintili, bir arada kişiliği oluştururken, çoğu zamanda uyuşmazlıkları da barındırmaktadır.
İd; kalıtsal olarak gelen, içgüdüleri içeren ve doğuştan var olan psikolojik eğilimlerin bütünlüğüdür. Hayvansal dürtüler olarak da nitelendirebileceğimiz id, açlık, cinsel ihtiyaçlar, tuvalet ihtiyacı gibi tüm gereksinimleri kapsamaktadır. İd, ihtiyaç ve gereksinimlerin uygun olup olmadığını tartmadan sadece ‘istemektedir’. Doğal yaşamın akışında bütün ihtiyaçlarımız öncelikle ‘id’ de oluşmaktadır. Süperego ise; bireyin kazandığı, yaşamı boyunca elde etiği bilgi, birikim ve değerlerin ön planda tutulduğu, kişilik kuramının son olarak oluşan gelişim sürecini gösteren üst benliğimizdir. Süperego, her yeni taze deneyimle gelişmekte, her yeni öğrenim ile edinilen bilgiye (toplum dayatmasına, örf ve adet, dini inanç…) dayalı olarak ‘mükemmeliyetçi’ yapıda yeni kurallar ve dayatmalar eklemektedir. Ego; kişinin ‘BEN’ idir. İd, durmadan isterken, süperego; isteğin zamanı, doğruluğu, gerekliliğini, uygun olup olmadığını belleğine kayıtlı bilgilere dayalı olarak belirleyip neticelendirirken, Ego ise id ve süperego arasındaki dengeyi, mantığı kurma görevini üstlenmiştir. İd her zaman zevk ve haz duygusuna yönelirken, acıdan kaçar, beklemeye tahammülü yoktur. Zaman kavramını bilmeden sadece ‘isteğine’ doğru zorlar. Ego, idden gelen dürtüler ile süperegonun dayattığı baskılar arasındaki ince köprüyü kurmakta ve nihai kararı vermektedir. İd, ego ve süperego arasındaki dayanışma ve düzen sarsıldığı zaman, birey kararsız tutumlar veya çekimser davranışlar gösterebileceği gibi saldırgan veya agresif de olabilir. Örneğin, süperego’nun baskın egonun zayıf olması durumunda kişi içine kapanık, utangaç olabilir; ‘Çok gülmeyeyim, yanlış anlarlar’. ‘Ayıp olacak, ses çıkartmayayım’. Süperegonun zayıf olduğu durumlar da ahlaki ve vicdani değer yargıları ortadan kalkmaktadır. Ego, araştırmacı ve gerçekçi bir yaklaşım sergiler, id ve süperego arasındaki ara katmandır.
Süperegonun ve egonun ortadan kalktığı aşırı sarhoşluk, uyuşturucu kullanımı bireylerin asla öngöremediği, üzücü sonuçlar ile neticelenmektedir. İd başına buyruk hareket edebildiği bu süreci iyi kullanarak, her istediğini çökmüş olan benliğe yaptırtabilmektedir. ‘Nasıl oldu anlamadık, pekte iyi huylu bir insandı’. ‘Alkolün etkisi ile yaptım abicim, böyle olsun istememiştim’ gibi cümleler ile medya da karşılaştığımız çok olmuştur. İd, ego ve süperego hayatımızda önemli kararlar almaya çalıştığımız dönemler, birbirleri ile mücadele edebilir ya da el ele tutuşup halay çekebilir. Bu kişisel yapı kuramının işleyiş biçimine bir örnek verelim; tuvalet ihtiyacınızı ‘id’ beklemeden gidermek ister, süperego çevresel etkenlerin uygunsuz durumunda ‘bekle’ demekte ise, ego karar yetisini her ikisini de gözeterek; ‘Uygun bir tuvalet bulunduğunda, ihtiyacını gider’ olarak vermektedir.