Ikta sistemi nedir?
Müslüman devletlerde maaş yerine veya herhangi bir hizmet karşılığı belli dönemler içni geçerli olmak üzere sivil veya askeri şahıslara bırakılan topraklara İkta denmektedir.
Ikta sistemi peygamber efendimiz döneminden , Osmanlı Devletine kadar,İslam devletlerinde uygulanmış bir toprak sistemidir. Osmanlılarda ıkta sisteminin karşılığı olarak tımar sistemi kullanılmıştır .
İslam tarihi boyunca iktalar genellikle, devletin gelirlerini mümkün olduğunca artırmak, kullanılmayan toprakları işler hale getirmek, memleket arazisinden maksimum oranda faydalanmak, askerlerin masraflarını devlet hazinesine yük olmadan karşılamak, devlet gelirlerini en kolay yoldan toplamak, ve devletin bu konulardaki yükünü hafifletmek amacı ile başvurulmuştur.
Devlet başkanı tarafından toprağın mülkiyetini verme yolu ile yapılan ıktaya temliki; sadece gelirini verme yolu ile yapılan ıktaya, istiğlali ıkta denilmiştir.
Temliki ıkta: Bu ıkta türünde , toprak kime verilirse, onun mülkü sayılırdı. Şahıs her türlü tasarruf hakkına sahip olurdu. Yani satmak, miras bırakmak ve vakfetmek gibi tasarruflarda isterse bulunulabilirdi. Ikta edilmiş olan toprak, öşürlü yerlerden ise öşrü, haraclı arazi olan yerlerden ise haracı verilirdi.
Devlet başkanı temliki ıktayı; mevat araziden, miri araziden ya da kendi mülkünden verebilirdi. Miri arazi, yalnızca devletin menfaati bulunan kimselere verilebilirdi.
İstiğlali ıkta: Toprak mülkiyetinin devlete ait olup, sadece intifa hakkının ıkta edilmesine verilen isimdir. Bu ıkta türünde toprak işlenir, ürünlerinden istifade edilirdi. Öşürlü topraklardan öşür, haraclı olan topraklardan ise harac verilir. Böyle ıktanın sahibi, araziyi satamaz, miras yoluyla bırakamaz ve kesinlikle vakfedemezdi. Sadece kiraya verebilirdi.
Abbasiler döneminde ilk kez uygulanmaya başlayan Selçuklu ve Osmanlılar devletinde de yerleşmiş olan, farklı bir istiğlali ıkta şekli daha mevcuttur. Bu ıkta türü, toprak vergilerinin, masraflarına karşılık ordu mensuplarına tahsis edilmesi türüdür. Ancak bu ıkta şekli, Selçuklularda hem miri yani devlet arazileri ve hem de şahısların mülkiyetinde olan öşürlü ve haraclı toprakların gelirinden oluşabilmekteydi.
Selçuklular köylerdeki halkın devlete vermesi gereken vergileri, o yöredeki askere tahsis etmişlerdir. Ikta sahipleri, uymaları gereken şartlara uydukları, görevleri dışına çıkmadıkları sürece ıktalar ellerinde bırakılırdı. Hatta ıktalar, devlet başkanının izniyle babadan oğula bile intikal edebilirdi. Bu uygulama ıkta sahiplerini, topraklara daha iyi ve azimli şekilde sahip olmaya, halk ile daha iyi ve olumlu ilişkiler kurmaya, toprağın işlenmesinde halka daha çok faydalı olmaya yönlendirirdi.
Ikta sahipleri bir nevi devletin memuruydular. Devlet, ıkta sahiplerini daima kontrol ederdi. Önceden belirlenmiş olan verginin dışında başka talepte bulunmazlardı. Bu açıdan bakıldığında köylünün durumu ortaçağ Avrupasında derebeylerin elinde bulunan topraklarda çalışanlardan oldukça farklıydı. Derebeyler hem toprak sahibi idiler hem de çalışanların sahibi idiler. Çalışanlar köle konumundaydı. Oysa ıkta sisteminde halk özgürdü. Zorlama yoktu. Vergiler toplanırken devlet hiç zorlanmazdı. Huzur ve emniyet içinde halk çalışırdı. Ikta sahiplerinin halka eziyet etmeleri alınan önlemler ile engellenmiştir.
Ikta sistemi Selçuklulardan sonra biraz daha farklı olarak, fakat daha gelişmiş şekilde Türkiye Selçukluları tarafından da uygulandı. Fakat Selçuklulardan edinilen tecrübe ile ıktalar eskiye oranla biraz daha küçültüldü.Moğol istilası sonrası Anadolu’da kurulan Osmanlı Devletinde de ıkta sistemi, tımar sistemi şeklinde varlığını sürdürdü. Osmanlı devletinde bu uygulama ile devletin maaş yükü azaltılmış, üretim denetim altına alınmış, ıkta verilen bölgelerin güvenliği sağlanmış, göçebe hayat süren Türkmenler yerleşik hayata geçirilmiş, vergiler düzenli bir biçimde toplanmış, ülkenin bayırdır hale gelemsi sağlanmıştır. Toprakları üç yıl üst üste boş bırakan ıkta sahiplerinden topraklar alındığından dolayı üretimde süreklilik sağlanmıştır.