Işık hızı nedir?
Işık hızı, ışığın “vakum ortamındayken” 1 saniyede aldığı yolu ifade etmek için kullanılan bir tabirdir. Bilim tarihinin en meşhur isimleri arasında yer alan ve belki de en meşhuru olan Albert Einstein’ın ünlü Görelilik Teorisi’nde belirttiği “E=m.c²” formülündeki “c”, ışık hızını sabitini ifade eder. Latince “celeritas” yani hız manasına gelen kelimeye atfen “c” olarak gösterilen ışık hızı, saniyede 299,792,458 metredir. Bu aklın sınırlarını zorlayan hız tüm evren genelinde bir sabit olarak kabul edilmekte ve teknolojik ekipmanların gelişmesi ile evrenin daha uzak noktalarını gözlemleme imkanı bulan astronomlar için devasa uzayda mesafeleri tanımlamak için de kullanılmaktadır. Zira uzayın akıl almaz büyüklüğü düşünüldüğünde gezegenlerin, süpernovaların ya da yıldızların arasındaki mesafelerin kilometre ile ifade edilmesi komik olacaktır. Bunun yerin mesafeleri “ışık yılı” olarak ifade edilen sabit ile tanımlanır ki, bu da ışığın bir yıl içinde aldığı yol manasına gelmektedir.
Işık hızı evren genelinde sabit olarak kabul edilen bir değer olduğu gibi, makro fizikte evrenin herhangi bir yerinde ışık hızının da aşılamayacağı yani saniyede 299,752,458 metrelik hızın “azami hız” olduğu kabul edilir. Çoğu insan ışığın her ortamda sabit bir hızla yol aldığını düşünse de, foton parçacıklarının içinden geçtiği ortam hızları da etkilemektedir. Zira ışık hızı olarak verilen değer yalnızca vakum ortamı için geçerli olmakla beraber, su gibi saydam cisimlerin içinden geçen ışığın hızı da yavaşlamakta ve “C” sabit değerinin altına düşmektedir.
Günümüzün gelişen astronomi bilimi giderek evrenin daha uzak köşelerini gözlemlemeye başlamakta ve gözlemlenen alanın genişliği arttıkça cevapsız kalan soruların sayısı da artmaktadır. Batılı bilim insanlarının mağara adamı dediği ve ilkel insan olduğunu iddia ettiği atalarımıza kıyasla medeniyet anlamında çok ilerlemiş olsak da, modern insan olarak içinde yaşadığımız evrenle ilgili gerçek anlamda çok kısıt bir bilgiye sahibiz. Işık hızının muazzam hızı dahi uzayın devasa büyüklüğü karşısında yavaş kalmakta ve dünyamıza en yakın mesafede bulunan takımyıldızları dahi yüz binlerce yıl önceki halini görmemize neden olmaktadır. Zira gökyüzünü gözlemleyen bir kişi herhangi bir yıldıza baktığında, o yıldızı görebilmesi için gözüne yıldızdan ışık gelmesi gerekir. Ancak ışığın da sabit bir hızı olduğu ve bu yıldızın milyarlarca kilometre uzakta olduğu düşünüldüğünde, gözlemcinin gözüne gelen ışıklar aslında yüz binlerce yıldır uzayda hareket etmekte ve kişiye baktığı cismin yüz binlerce yıl önceki halini göstermektedir. Işık hızına rağmen dünyadan yalnızca evrenin geçmişini gözlemleyebilmekteyiz…