Işık nasıl oluşur?
İnsanın dış dünyayı algılamasını sağlayan beş duyu organının belki de en önemlisi olan görme duyusu, ışık var olduğu sürece insanın çevresini algılamasını sağlar. Bir cismin görülebilmesi için o cisme çarpan ışığın göz yansıması gerektiğinden, ışık insan yaşamının en önemli parçalarından biridir. Doğrusal dalgalar olarak hareket eden elektromanyetik dalgaların tamamı ışık olarak adlandırılabilir. Bu tanıma göre insan gözünün görebildiği tüm dalga boylarındaki elektromanyetik dalga hareketliliği ışık olarak adlandırıldığı gibi, insanların göremediği kızılötesi ve morötesi dalga boyları da ışık kategorisine girmektedir.
Elektromanyetik dalga boylarının değişik genişlikte yer alarak radyo dalgalarını veya gamma ışınlarını oluşturduğu konusunda 19. yüzyılın başlarından itibaren birçok çalışma yapılmıştır. 1800 yılında William Herschel bilinen insanlık tarihindeki ilk görünmek ışığı bulmayı başardı ve bu ışık türüne “kızılötesi” ismini verdi. Tesadüfen de olsa William Herschel güneş ışınlarının bir prizmadan geçerken birçok renge ayrıldığını fark etti ve bunun üzerine bu farklı renklerdeki ışınlar üzerine çeşitli çalışmalar yapmaya başladı. Prizmadan çıkan farklı renge sahip ışınların sıcaklığını teker teker ölçen Herscel, renklerin kırmızıdan sonra daha yüksek sıcaklıklara sahip olduğunu buldu ve bu nedenle bu ışığa kızılötesi adını verdi.
Günümüzde “tayf renkleri” olarak tanımlanan bu durumun sonucunda; sarı, yeşil, kırmızı, turuncu, mor ve lacivert renkler ortaya çıkmaktadır. Bu renklerin bir termometre yardımı ile sıcaklığı ölçüldüğünde kırmızı rengin daha sıcak olduğu ya da bir başka değişle daha fazla enerjiye sahip olduğu gözlemlenir. Takip eden yıllarda tayf renklerinin sonunda yer alan morötesi ışınlar da insanoğlu tarafından keşfedilmiş ve böylece insan gözünün görmediği ışıkların da olabileceği bilimsel olarak kanıtlanmıştır.
Tayf renkleri her ne kadar birkaç farklı renkte olsa da, insan gözü temelde kırmızı, mavi ve yeşil renge tepki vermektedir. Bir başka değişle cisimden yansıyan ışınların gözdeki retina tabakasına gelmesi ve buradan görme odasına döşen görüntünün sinir ağı yardımı ile beyindeki görme merkezine aktarılması işlemi esnasında beyin, yalnızca bu üç temel rengi algılar. İnsanların diğer renkleri görmesi, tamamen beynin bu üç rengi farklı kombinasyonlar ile algılamasından kaynaklanmaktadır. İnsanların yaşamı bir algısal tecrübe olduğundan ve duyu organlarıyla algılanan her şey göreceli olduğundan, cisimlerin renkleri de güneş ışında farklı mum ışığında farklı şekilde algılanabilir.