İslam dininin aşka bakışı nasıldır?
Yüce ve azametli dinimiz İslam, insan hayatını öyle bir nizam ve intizam içerisine sokmuş ki, ona tabi olup da bu dünyada ve öteki dünyada kurtuluşa eremeyen ve yolunu aydınlatamayan olmayacaktır. Hayatın her noktasını intizama sokarak, insanların nasıl tavır ve davranışlarda bulunmasını fıtratlarına uygun bir şekilde anlatan İslam, evlilik bahsinde de birçok konuya ışık olmakta ve gönülleri aydınlatmaktadır. Bu bakımdan, modern dünyanın flört düzenine haramdır diyerek zina suçu isnat etmiş, gençlerin bu suça alet olmamaları adına evlenmeyi sünnet addetmiştir. Aşk ise, evliliğe giden bir yolcunun azığı gibidir. Gayri ihtiyarı olarak gönle konan aşkın flört adı altında zina ve fuhşa alet edilmiş olması, bedensel çerçeve ve heyecana kurban edilerek, asıl derin mana ve ufkunun karartılmış olması, cahil kişiliklerin aşk hayatını ifade eden kısır bir kavram olarak görülebilir.
İslam, aşık olan bir gencin, aşkını gizlemesini iffetinden sayarak, onu ödüllendirmiştir. Efendimizin hadislerinde, “Aşkını gizleyen ve ölen kişi şehittir” buyrulmuştur. Aşkının iffetine helal getireceğine inanan kişi, flört gibi zina suçuna düşmekten korkarak, evlenemeyeceği maşukuna açılmaması, ve bu durumda ölmesi, şehitlikle aynı sayılmış bir olaydır. Gerçektende kişi, özellikle şu zamanda sevdiği veya bugünkü tabiriyle hoşlandığı kişiye aşık olduğunu zannederek, rahatça çıkma veya beraber olma teklifini sunmaktadır. Burada gaye ise, kişilerin Allah rızasını gözeterek beraber olmaları değil, tam tersine, zinaya neden olabilecek bir niyetin sonucudur.
Bu durumda İslam, aşka sadece evlilik dairesinde olmak şartıyla ruhsat verir. Eğer kişi, gayri ihtiyarı netice sonrasında evli veya asla evlenemeyeceği birine aşık olmuşsa, iffetini koruması ve kollanması neticesinde kendisine büyük mükafatlar sunmuştur. Ancak günümüzde, aşık olunanın evli veya bekar olması gibi bir ayrım söz konusu bile değildir. Flört, cemiyetin ahlakını yontan bir duruma gelmiştir.