İzmir İktisat kongresinin önemi nedir?
Mustafa Kemal Atatürk’ün girişimleri sonucunda, Osmanlı Devletinin yıkılmasından sonra 17 Şubat 1923 tarihinde ekonomik gidişatın planlı ve ciddi olarak ilk kez ele alınması ve kararlar açısından ulusal kongre niteliğinde olan İzmir İktisat Kongresi yapılmıştır. Burada ülkemizin ekonomik geleceği açısından oldukça önemli olan kararlar alınmıştır. Osmanlı döneminde ekonomik açıdan etkili olan yabancı sömürüsünün ortadan kaldırılması, gelecekteki ekonominin kurulması açısından izlenecek yolun belirlenmesine yardımcı olacak kararlar alınmıştır. İzmir İktisat Kongresinde alınan kararlar Misak-ı İktisadi olarak adlandırılır.
Bu ulusal kongrenin Lozan görüşmeleri zamanında yapılmış olması, ülkemizdeki ekonomik gelişmelerin önemsendiğini ortaya koymaktadır. Kongreye atılan 1135 kişi çiftçi, işçi, tüccar, sanayici kesimin temsilcileridir. Kongrenin Misak-ı İktisadi yani Ekonomi Andı olarak anılması, ülkenin ekonomisini şekillendirecek önemli kararların alınmasından dolayıdır.
Mustafa Kemal kongrenin açılışında; “Siyasi ve askeri zaferler ne kadar büyük olursa olsun, eğer ekonomik zaferlerle taçlandırılmazlarsa, kazanılan başarılar yaşayamaz, kısa zamanda söner.” Diyerek kongrenin önemini açıklamıştır.
Misak-ı İktisadi önemli kararları
- Ülkede yerli malı kullanımına ağırlık verilmesi, bunun yaygınlaştırılması
- Teknik eğitimin geliştirilesi
- Özel teşebbüslere kredi sağlanması amacıyla devlet bankasının kurulması
- İmalat yapan küçük işletmelerin büyümesini sağlamak
- Demiryolu inşasının program dâhilinde yapılması
- Yurtiçinden hammadde sağlanabilecek sanayi dallarının kurulması ve genişletilmesi
- Yabancıların kurmuş olduğu tekellerden kaçınma
- İşçilerin durumunun düzeltilmesi
İzmir İktisat Kongresindeki kararlar, TBMM’ne yol gösterici özelliktedir. Bunlar 23 Nisan 1923 tarihinde başlayan ikinci Lozan görüşmeleri sırasında kapitülasyonların kaldırılmasında, TBMM heyetinde oldukça etkili olmuştur.
Tarım alanındaki düzenlemeler
Osmanlılar zamanında bile halkın çoğunluğu tarımla uğraşsa da, tarımdaki yeni gelişmeler takip edilmediğinden üretim daha az miktarlarda oluyordu. Bunun yanında vergilerin ağırlığı da fazlaydı. Gelirlerin % 40 kadarı vergilere veriliyordu. Üretici hem ürettiği ürünleri satamıyor, hem de ulaşması gereken yerlere ulaştıramıyordu. 17 Şubat 1925 tarihinde çıkarılan bir kanunla vergiler kaldırılmış, bunun yerine arazi vergisi konulmuştur. Çiftçinin traktör kullanması teşvik edilmiştir. Devlet çiftlikleri, tohum ıslah istasyonları açılmış, Tarım ve Kredi Kooperatifleri, Yüksek Ziraat Enstitüleri kurularak, tarımın gelişmesinde önemli adımlar atılmıştır.
Ticaret alanındaki düzenlemeler
30 Haziran 1930 tarihinde ticaretin geliştirilmesi için, Merkez Bankası kurulmuş, ülkede olan sermaye akışı denetimi sağlanmıştır. Piyasanın güvenliği bu şekilde sağlanmıştır. İşverenlere kredi sağlamak amacıyla 1924 yılında İş Bankası kurulmuştur.
Sanayi alanındaki düzenlemeler
Devletin kalkınmasının sağlanması amacıyla sanayileşmeye de önem verilmiştir. Osmanlılardan kalan sanayileşme oldukça önemsizdi. Birkaç ildeki dokuma fabrikaları ile İstanbul’da olan askeri fabrikanın dışında sanayileşme yok gibiydi. 28 Mayıs 1927 tarihinde Teşvik-i Sanayi kanunu kabul edilmiş ve özel teşebbüslere destek verilmesinin önü açılmıştır. 1929 yılındaki ithal mallarından alınan gümrük tarifesi yükseltilmiş, yerli üretim malların ithal mamullerle rekabeti sağlanmıştır. Fakat un, şeker ve pamuktaki, aynı zamanda demir, petrol ve kömürde olan sanayileşme istenen şekilde gerçekleşmemiştir. Bunun sebepleri arasında;
Özel sektörde yeterli sermayenin olmaması
Eğitimli insan ve teknik bilgi azlığı
1929 yılına kadar devletin yerli sanayiyi dışarıya karşı yeterince koruyamaması
1929 yılında olan dünyayı etkileyen ekonomik bunalımdan ülkemizin de etkilenmesi
1934 yılında sanayileşmenin daha uzun şekilde planlandığı bir ekonomi sistemine geçilmiştir. 1939 yılına kadar dönemi kapsayan ilk beş yıllık kalkınma planı uygulanmıştır. Devlet özel teşebbüslerin yapamadığı yatırımları yapmaya başlamıştır. İthal mallar 1937 yılına kadar kâğıt, cam, demir sektörlerinde yarı yarıya azaltılmıştır. İkinci kalkınma planı çıkarıldı ise de, İkinci Dünya Savaşı nedeniyle uygulanamamıştır. Sümerbank ve Etibank’ın kurulması ve sanayi tesislerine kredi verilmeye başlanması sanayide iyileşmelere neden olmuştur. MTA ise 1035 yılında kurulmuştur.
Ulaşım alanındaki düzenlemeler
Cumhuriyetin ilk yıllarında demiryolları yap işlet devret sistemi ile yabancı ülkelere yaptırıldığından, çoğunluğu yabancı ülkeler tarafından ticari olarak işletiliyordu. Türkiye Cumhuriyeti devlet olarak bunları satın almış ve millileştirmiştir. Demiryolları o dönemde oldukça önemli bir ulaşım aracıydı. Yerli sermaye kullanılarak 1938 yılına kadar yeni demiryolları inşa edilmiştir. Karayollarının yetersizliğinden dolayı tarım ve ticaret alanında zorluklar yaşanıyordu. Bu yolların onarılmasıyla birlikte, ekonomik faaliyetlere canlılık getirilmiştir. Osmanlılar zamanında geri kalan denizyollarında ise, yabancı şirketler denizyolu taşımacılığını üstlenmekteydi. Bu Türk deniz taşımacılığı için olumlu sonuçlara neden olmuyordu. 1 Temmuz 1926 tarihinde kabul edilmiş olan Kabotaj Kanunu sayesinde Türk denizciliği ilerlemeler kaydetmeye başlamıştır.