Kader nedir?
“Kader nedir” sorusu sadece modern bilimin ortaya çıkardığı sonuçlar ile günümüz insanının değil, binlerce yıl öncesinde yaşamış olan filozofların dahi cevabını aradığı en büyük sorulardan biridir. Felsefenin de en önemli araştırma konularından biri olan ve “determinizm” ismiyle anılan kader; evrenin içinde yer alan ve fizik kanunlarına tabi olan tüm nesneler ile olayların önceden belirlenmiş olduğu düşüncesidir. Evrenin kendisinin “güç” olarak ifade edilen maddi ya da manevi bir tesir sebebiyle oluştuğu manasına gelen kader, evrenin kendisinin de dahil olmak üzere tüm olayların “olmak zorunda olduğu için bu şekilde gerçekleştiği” anlamını taşır. Kader, şuanda evrende olan tüm olayların aynen şuan olduğu şekliyle olmaktan başka bir çaresinin olmadığı çünkü bu düzenin önceden bu şekilde belirlendiğinin simgesidir. Şüphesiz bu aşamada teist ve ateist görüşün binlerce yıldır süre gelen düşünce farklılıkları ortaya çıkmaktadır.
Bilimsel yöntem ile olaylara yaklaşan bilim insanlarının kader ile ilgili görüşleri de çoğu zaman yanlış değerlendirilmiştir. Zira kaderin nasıl gerçekleştiğinin açıklanması için evrende var olduğu bilinen güçlerin ötesinde bir varlıktan, tesirden ya da yasalardan bahsetmek gerekir ki, bu da bilimsel yöntemin felsefesine en baştan aykırıdır. Zira felsefesi metodolojik natüralizm olan bilimin olaylara materyalist bir bakış açısı vardır. Maddeleri inceleyen ve bu maddelerin kendileri ya da etkileri üzerine “deneylerle tutarlı sonuçlar” elde etmeye çalışan bilimin, varlığının deney ya da gözlemlerle sınanabilir olmayan bir konu üzerinde yorum yapması da beklenilemez. Şayet bu tarz bir yorumun yapılması halinde, diğer bilim adamları da bu sonuca nasıl ulaşıldığını merak edecek ve bu sonuca ulaşılmasını sağlayan “yöntem ya da deneylerin” neler olduğunu bilmek isteyecektir. Çünkü kader üzerine bilimsel bulgularla bir çıkarım yaptığını iddia eden bir bilim insanının, öncelikle sonuca varmak için uyguladığı yöntemlerini paylaşması gerekir ki diğer insanlar da aynı yolu uygulayarak aynı sonuca varabilsin…
Evrenin kendisinin dahi önceden belirli bir düzen doğrultusunda var olduğu düşüncesi ilk bakışta Tanrı kavramını akıllara getirir. Tanrısal bir güç ile ilgili yapılan yorumların tamamı “insanoğlunun algı seviyesinde” olacağından ve insanda evrenin boyutlarından biri olan zamana tabii olduğundan, kader kavramının açıklanması için oldukça farklı bir düşünce biçimi gerekmektedir. Big Bang(Büyük Patlama) Teorisi kapsamında evrenin başlangıcının “zamanın da başlangıcı” olduğu bilindiğinden, bazı filozoflar buradan yola çıkarak kader ve Tanrı kavramına bir açıklama getirmeye çalışmıştır. Ayrıca Tanrı inancı olan teist insanların inandığı Tanrı’nın zamanı yaratabilmesi için kendisinin zamanın ötesinde bir varlık olması gerektiğini söyleyenler de bulunmaktadır. Zira İbrahimi dinlerdeki kader inancı dahi birbirinden farklılık göstermektedir. Musevilikte insanın kaderinin yıllık olarak yazıldığında inanılırken, Müslümanlar Allah katında evrenin kendisine dair iyi ya da kötü sonuçlar doğucak tüm olayların bilgisinin bulunduğuna Allah’ın tüm bilgiye zaten en başından beri sahip olduğuna inanmaktadır.