Kan neden oluşur?
Plazma ve hücrelerden oluşan bir sıvı olan kan, insanların vücut ağırlığının yaklaşık olarak %8’ini oluşturan ve yaşamın devam etmesi için gerekli olan tüm hücresel faaliyetlerin yapılmasını sağlayan hayati bir “ortamdır.” Kan bizzat canlı olan bir sıvıdır ve bu nedenle de insanın tüm yaşamı boyunca kişiyle birlikte yaşamaya devam eder. Kanın içinde oldukça farklı işlevleri yürüten pek çok farklı yapı bulunsa da, genel olarak plazma ve hücrelerin bir araya gelerek kanı oluşturduğu söylenebilir. Kanın %45’lik bölümünü alyuvar, akyuvar ve kan pulcukları olmak üzere kan hücreleri; %55’lik bölümünü ise plazma oluşturur. Kanın %45’lik kan hücreleri dışında kalan %55’lik bölümünün tamamı plazma olarak adlandırılmakta ve plazmanın da neredeyse %90’ı sudan oluşmaktadır. Plazmanın yaklaşık olarak %90’ı sudan oluşsa da, geri kalan bölümde son derece zengin bir organik ve inorganik madde karışımı bulunmaktadır.
Kanı oluşturan maddelerin tamamı vücudun farklı organlarındaki hücreler tarafından biyokimyasal faaliyetlerde kullanılmaktadır. Plazmanın %8-10’luk bölümünü oluşturan organik ve inorganik madde karışımında; birçok farklı yapıdaki aminoasit, karbonhidratlar ve yağlar dışında çok çeşitli hormonlar da bulunmaktadır. Bu bölümde ayrıca; antikorlar, ürik asit, üre, laktik asit ve çok çeşitli enzimler bulunmaktadır. Plazmanın küçük bir miktarını oluşturmasına rağmen tüm bu madde karışımında tüm bunlar dışında da çok farklı madde yapıları bulunur. Sodyum, Kalsiyum, Demir, Potasyum, Magnezyum gibi çok farklı elementler de yine kanın plazma bölümündeki bu madde karışımı içinde yer almaktadır. Hücresel faaliyetlerde kullanılan en küçük yapı biriminden en çok ihtiyaç duyulanlara kadar her şeyin bir arada bulunduğu bir ortam olan kan, aslında birkaç paragraf ile tam olarak açıklanamayacak kadar canlı bir kompleks sıvıdır.
Plazmanın %8-10’luk bölümünde yer alan organik maddelerin büyük bir bölümü ise plazma proteini adı verilen yapılardan oluşur. Albumin, Globulin ve Fibrinojen yapıdan oluşan bu organik bölüm, kanın neredeyse %8’lik kütlesini oluşturmaktadır. Plazma dışında yer alan ve toplam kan hacminin yaklaşık olarak %45’lik bölümünü oluşturan kan hücreleri; Trombosit, Akyuvarlar (Lökosit) ve Eritrosit yani Alyuvarlardır. Hemoglobin ile dolu olan alyuvarlar kan hücreleri, solunum yoluyla vücuda alınan Oksijenin taşınmasını sağlar. Yaşamın temel kaynaklarından biri olduğu için Oksijen vücudun neredeyse her yerinde kullanılmakta, bu sebeple de Eritrositlerin en ince damarlardan dahi geçebilmesi gerekir. Bu yapıya uygun bir boyuta sahip olan Eritrosit kan hücreleri, Hemoglobin aracılığı ile taşıdığı Oksijeni ince kılcal damarlardan rahatlıkla taşıyabilir.
Akyuvarlar kanda diğer bileşenlere nazaran daha az miktarda bulunuyor gibi görünse de, aslında vücudun tüm savunma sistemini ayakta tutmaya yetecek kadar fazla akyuvar bulunmaktadır. Alyuvarlara kıyasla çok daha büyük bir yapıya sahip olan Lökosit yani Akyuvarlar, bu büyük yapılarına rağmen gerektiğinde incelerek damarlardan geçebilmektedir. Kan pek çok insan tarafından homojen bir karışım zannedilse de, aslında heterojen bir yapıya sahiptir.