Kanun-i Esasi nedir?
Kânûn-i Esâsî “Temel Kanun” veya Anayasa anlamındadır. Osmanlı Devleti’nin ilk ve son anayasası 23 Aralık 1876 tarihinde ilan edilmiş, 1878 yılında II. Abdülhamit tarafından askıya alınmış, 24 Temmuz 1908 tarihindeki ihtilal sonucunda tekrar yürürlüğe girmiş ve kısmen de olsa 20 Nisan 1924 tarihine kadar yürürlükte kalmıştır.
1876 tarihli Kânûn-i Esâsî bağımsız bir İslam devletindeki Batılı anlamdaki ilk yazılı anayasadır. Osmanlı Devleti’nde mutlak monarşiden anayasalı monarşiye geçişi belirleyen ve meşrutiyet rejiminin temellerini atmış olan bir anayasadır.
Osmanlı Devleti’nin Rusya ile yapılacak olan savaş hazırlıklarına başladığı dönemde 31 Ağustos 1876 tarihinde Sultan II. Abdülhamid tahta geçti . İç ve dış sorunların git gide ağırlaştığı bir sırada Mehmed Rüştü Paşa’nın sadrazamlıktan çekilmesi üzerine II. Abdülhamid, Mithad Paşa’yı sadrazamlığa getirmiştir.
Osmanlı gelişmelerine kişisel ağırlığı ile çok şeyler katacak bir padişahla yani Sultan II. Abdülhamit kendi içinde bölünmüş olan bir bürokrasinin karşılaşması, meşrutiyet rejimi ve anayasayı doğurmuştur.Meşrutiyet konusunda Osmanlı aydınları arasında görüş ayrılıkları hat safhadaydı. Birince Jön Türk akımının desteği ile Meşrutiyetçiler, daha eylemci ve güçlü göründüklerinden dolayı, yeni liderler olarak, Sadrazam Midhat Paşa’nın yönetimi altında duruma hakimdirler.
Kanun-i Esasi’yi istemeyenler ise her şeyden önce padişah yetkilerinin sınırlandırılmasına karşı çıkmıştır Ayrıca Müslüman-Müslüman olmayan eşitliğine muhalif olmuşlardır.. Daha ileri giden aydınlar ise Anayasanın Şeriat’a aykırılığını savunmuşlardır. Son olarak da bazı aydınlar “millet” henüz bir anayasayı anlayacak yetenekte değildir demiştir.
Mithad Paşa, Avrupa devletlerine verdiği sözü yerine getirerek anayasal düzene geçilmesi için çabalıyor, uluslararası konferans ve benzeri müdahalelerin ancak bu şekilde önlenebileceğini düşünüyordu. Padişah II. Abdülhamid, Mithad Paşa’nın hazırladığı “Kanın-ı Cedid” adlı anayasa taslağı yerine, Fransız Anayasası’nı çevirtip nazırlarına (bakanlarına) inceleterek ikinci bir taslak hazırlatmıştır. Anayasayı hazırlamakla görevli olan 28 kişilik Cemiyet-i Mahsusa’nın düzenlediği son taslak Heyet-i Vükela’da (Bakanlar Kurulu) kesin şeklini aldıktan sonra padişahın bir hatt-ı hümayunuyla 23 Aralık 1876 tarihinde kabul edildi. 119 maddeden oluşan anayasanın ilk beş maddesi, padişahın haklarını sayan ve tanımlayan maddelerdir.
Padişahın tek yanlı iradesine dayanan Kanun-i Esasi bu bakımdan bir ferman anayasası niteliğindedir. Meşruti bir rejim hedeflemekle beraber, teokratik Osmanlı monarşisinin geleneksel ilkelerini anayasa hükmü haline getirmeye öncelik vermiştir. Geleneksel yetkilerinin büyük kısmını elinde bulunduran padişah hukuken sorumsuzdur. Devletin dini İslam’dır; padişah halifedir ve şeriat kurallarını uygulatır, yasalar din kurallarına asla aykırı olamaz, şeyhülislamlık makamı ve şeriye mahkemeleri anayasada öngörülmektedir.
Yasama ve yürütme organ ve yetkilerini birbirinden açık bir şekilde ayırmamış olan Kanun-ı Esasi padişahın üstünlüğü ilkesine dayalıdır. Sadrazamı, nazırları ve şeyhülislamı padişah seçer ve atar; vekiller halkın temsilcisi meclise değil padişaha karşı sorumludur. Yaşama organı sayılan Meclis-i Umumi’nin toplantı döneminin kısaltılmasına, uzatılmasına veya seçimlerin yenilenmesi şartıyla feshine karar vermeye padişah yetkilidir. Meclis-i Umumi’nin senato kanadı durumundaki Heyet-i Ayan’ın üyelerini de yine padişah atar.
Kanun-ı Esasi ile gelen düzen gerçek bir meşrutiyet veya anayasal düzen olarak nitelendirilemez. Anayasa düşüncesinin somutlaşması, bütün kısıtlamalara karşı bazı hak ve özgürlüklerin bir anayasal metinde yer alması, yasama meclislerinin ve temsili sistemin oluşması, yargı bağımsızlığını ve güvencelerini sağlamaya yönelik ilkelerin düzenlenmesi vb. noktalar Kanun-ı Esasi’nin Osmanlı devlet düzenine sağladığı önemli katkılar olmuştur.
1877 yılının Şubat ayında genel seçimlerin yapılmasından sonra oluşturulan Meclis-i Umumi 19 Mart 1877 tarihinde açılmıştır. Meclisin ilk toplantı Dolmabahçe Sarayı’nın Muayede Salonunda yapılmıştır. Mecliste 69 Müslim ve 46 gayrimüslim mebus bulunuyormuş. Meclis başkanlığına Ahmet Vefik Paşa atanmıştır.Kanun-ı Esasi’yle göreve başlayan yasama organı 19 Mart 1877 ile 16 Şubat 1878 tarihleri arasında belirli dönemlerde toplam beş ay görev yaptı. Ama bilhassa eleştirici davranışlarıyla tutucu çevrelerin ve padişahın tepkisini çekmiştir. Bunun üzerine Rusya ile yapılan savaşı bahane eden Sultan II. Abdülhamit, Meclis-i Umumi’yi tatil etmiş ve bir daha toplantıya çağırmamıştır. Kanun-ı Esasi 1908 yılına kadar hukuken yürürlükte olsa da hiçbir etkiye sahip olmamıştır.