Karesioğulları Beyliği kimdir?
Anadolu Selçuklu Devleti’nin gerilemesinden sonra Oğuz boyları tarafından Balıkesir-Çanakkale ve Bergama yöresinde kurulmuş olan Anadolu Türk Beyliği’dir. Eşrefoğulları’ndan sonra en kısa hüküm süren beyliktir. Bu yörede kurulmuş olan ilk Türk devletidir.
Cami-üd-Düvel adlı eserde Karesi Oğulları Beyliği’ne ait topraklar olarak Balıkesir, Aydıncık, Bergama, Edremit, Burhaniye Pınarhisar, İvrindi, Bigadiç, Mendehorya, Sındırgı, Gördes, Demirci, Kızılca Tuzla, Başkelenbe, Susurluk kasabalarını saymaktadır.
Anadolu Selçuklu Devleti döneminde Oğuz boyları, Anadolu’nun batısına yerleşmişler ve buralarda Uç Beylikleri kurmuşlardır. Bu beyliklerin görevi Anadolu Selçuklu Devleti sınırını korumaktır. Marmara sahilleri, Çanakkale bölgesi, Edremit Körfezi, Kizikos ile sınırlandırılan bu bölgeye, Anadolu Selçuklu Devleti’nin önemli komutanlarından Karesi Bey gelmiştir. Karesi Bey tahminen 1296-1297 yıllarında Bergama Erdek, Biga, Edremit, , Çanakkale hariç Balıkesir merkez olmak üzere büyük Misya sahasını Germiyan kuvvetlerinin desteğiyle ele geçirmiştir. Karesi Bey’e, Anadolu Selçuklu Devleti’nde Marmara ve Ege kıyılarının yönetiminden sorumlu bir uç beyi olduğu için Sahiller Emiri anlamına gelen “Emir-ül Savahil “ ünvanı verilmiştir.
Anadolu Selçuklu Devleti’nin yıkılmasından kısa bir süre önce diğer Karesi Bey de diğer uç beyleri gibi Batı Anadolu’daki Büyük ve Küçük Misya’da bağımsızlığını ilan ederek, bölgede Karesi Beyliği’ni kurmuştur. Karesi Beyliği’nin kuruluş tarihinin1296 ile 1300 yılları arasında olduğu tahmin edilmektedir.
Batı Anadolu’daki Türk yayılmasını önlemek için Bizans İmparatoru II. Andronikos Palaiologos, Alanlar ile işbirliği yapmıştır. Karesi orduları ile savaşan Bizans-Alan kuvvetleri mağlup olmuş, Alanlar geri çekilmek zorunda kalmışlardır.
Karesi Bey, kendi adıyla anılmakta olan beyliğinin sınırlarını, Bizans İmparatorluğu’nun zayıflamış olmasından ve beraberinde bulunan Ece Halil’in adamlarından faydalanarak daha da genişletmiştir. Ayrıca İç Anadolu Bölgesi’nde Moğolların saldırılarından kaçan Türk boyları da Karesi Beyliği’ne sığınmışlardır. Bu boylar arasında Çepni boyları da bulunuyormuş. 1308 yılında Bayramiç ve Ezine civarında bir Türkmen Prensliği kurulmuş fakat bu beylik aynı yılda Karesi Beyliği’ne bağlanmıştır.
Karesi Bey, 1330 yılından önce ölmüştür. Ölüm tarihi tam olarak bilinmemektedir. Karesi Bey ölünce onun adına bir türbe yapılmıştır. Karesi Bey’den sonra beyliğin başına Aclan Bey geçmiştir. Aclan Bey döneminde , Osmanoğulları Beyliği ile iyi ilişkiler kurulmuştur. Hacı İlbey, Aclan Bey’in vezirliği hizmetinde bulunmuştur. Yine de Aclan Bey’in kimliği tam olarak netlik kazanmamış, Demirhan Bey veya Yahşi Bey olduğu iddia edilmiştir.
Demirhan Bey beyliğin başına geçmiştir. Aclan Bey’in ikinci oğlu Yahşi Bey ise Bergama’nın yöneticisi olmuştur. Aclan Bey’in küçük oğlu Dursun Bey ise Bursa’da Orhan Gazi’nin yanında bulunmuştur.1333 yılında seyyah İbn Battuta, Balıkesir’i ziyaret etmiştir. Karesi Beyi, hem Marmara hem de Ege sahillerine kıyısı olan beyliğinde büyük bir donanma kurarak Rumeli’ye iki kere sefer düzenlemiştir. Karesi Beyliği’nin ilk deniz seferi 1331 yılında 70 tekne ile Akdeniz’den Ferres’e (Ferecik, veya Kara Feriye) düzenlenmiş olan seferdir. İkinci deniz seferi ise 1333 tarihinde 60 tekne ile Akdeniz’den Aynaroz Yarımdası’na düzenlenmiş olan seferidir. Bu yıllarda Karesi Beyliği, deniz gücü bakımından komşusu olan Osmanoğulları Beyliği’nden çok daha güçlü bir konumdaydı. Demirhan Bey’in halkına kötü davrandığı rivayet edilmektedir. Bu durumdan şikayetçi olan Karesi halkı ve beyliğin ileri gelenleri; Bursa’da bulunan Aclan Bey’in küçük oğlu Dursun Bey’i davet etmiştirler. Orhan Gazi ile birlikte gelen Dursun Bey, 1345 yılında Bergama kalesine sığınan abisi Demirhan Bey tarafından öldürülmüştür. Dursun Bey’in ölümüne çok üzülen Orhan Gazi, halkın ve ileri gelenlerin de isteği üzerine 1361 yılında Karesi Beyliği topraklarını Osmanlı topraklarına katmıştır.
Karesi Beyliği’nden birçok sahil bölgesinin Osmanlı Devleti’ne geçmesi ile Rumeli’ye geçiş çok daha kolaylaşmıştır. Bu ilhakın Orhan Bey açısından önemli bir yönü de bu beyliğe tabi olan değerli komutan ve emirlerin Osmanlı hizmetine girmiş olmalarıdır.