Kasr-ı Şirin antlaşması nasıl imzalanmıştır?
1618 yılında Osmanlılar ile Safevîler arasında varılan Serav Barış Antlaşması’ndan sonra, beş yıl kadar bir zaman geçmişti. Bu sırada Osmanlı Devleti hanedanlık tahtında bir takım değişiklikler olmuştu. 1617 yılında Sultan I. Ahmed’in vefatı ve I. Mustafa’nın padişah olması ve Onun tekrar tahttan indirilmesi, Genç Osman’ın 1618’de padişah olması, bu genç hükümdarın 1622 yılında tahttan indirilmesi ve hunharca katledilmesi olayları gelişmişti. Bununla birlikte bazı devlet kadrosunda önemli değişikler meydana gelmişti.
Osmanlı Devleti padişahlık tahtına, 10 Eylül 1623 tarihinde, Sultan IV. Murad hükümdar olarak geçmiştir. IV. Murad, padişah olduğunda henüz on iki yaşında idi. Devletin idaresi bu sebeple Veziriâzam Kemânkeş Ali Paşa ile Padişah’ın annesi Mâhpeyker Sultan’ın eline geçmiştir .
Osmanlıların rakibi olan Safevîler, Osmanlı Devleti yönetimindeki değişiklikleri ve olumsuz gelişmeleri dikkatli bir şekilde takip ediyorlardı. Osmanlı Devleti’nde bir çok devlet adamları şu ya da bu şekilde öldürülmüş yahut azledilmiş, Osmanlı ülkesi tahtı 12 yaşındaki bir çocuğa bırakılmış ve Osmanlı hükümeti zaafa uğratılmıştı.
Şah I. Abbas uzun süren iktidarı boyunca Safevi ordusunu top ve tüfenk ile teknolojik donanıma ve modernizasyona kavuşturmuştur. Gürcü, Ermeni, Fars, Hıristiyan ve farklı inanç topluluklarından oluşan insanlarla bir nevi devşirme yöntemiyle yepyeni bir ordu kurmuştur . Ayrıca bu dönemde Fars kültürünün etkisiyle Sasani-İrani bir yapı kazanmaya başlamıştır. Şah I. Abbas siyasi iktidarı ve hakimiyeti için Müslüman Osmanlı Devleti’ne karşı, Papalık ve Avrupa-Hıristiyan devletleri ile işbirliği yapmaktan ve İngiliz Sherely kardeşlerin desteği ile ordusunu modernize ederek, ülkesinde Hıristiyanlık’ın nüfuz kazanmasına imkan vermekten hiç çekinmemiştir.
Safevi hükümdarı Şah I. Abbas gücünü toparlayıp, Anadolu’da başlayan Celali isyanlarını fırsat bilerek, Safevilerin 1590 yılında İstanbul Antlaşması ile Osmanlılara bıraktığı Revan, Tebriz, Şemahı, Tiflis, Çıldır, Kars, Ereş gibi önemli merkez kalelerine 1603 yılından itibaren saldırıya geçmiştir. Uzun süren savaşlar nedeniyle hem İran cephesinde hem de Avusturya-Macaristan cephesinde yıpranmış olan Osmanlı kuvvetlerinin güçsüzlüğü , diğer yandan çocuk yaşta Osmanlı padişahlık tahtına oturan Sultan I. Ahmed ile Sultan IV.Murad ve iç kargaşa ve Şah I. Abbas’ın işini kolaylaştırmıştır.
Osmanlı-Safevî sorunu, dini-mezhebi bir meseleyi de başlangıcından itibaren taşıyarak gelmişti. Her iki devlet yöneticileri için, asıl hedef; Türk nüfusu ve Anadolu üzerinde kalıcı bir hakimiyet kurmaktı.
1635 yılında Sultan IV. Murad dokuz gün Erzurum;da kaldıktan sonra Kars;a, sonra da Revan üzerine hareket etmiştir. 26 Temmuzda Revan önlerine gelen IV. Murad, 28 Temmuzda kuşatmayı başlatmış 7 Ağustosta Revan muhafızı Tahmasb Kulu Han 12 bin kişilik kuvvetine rağmen, kaleyi teslim etmiştir.
Sultan IV. Murad, 8 Mayıs 1638;de Iran üzerine hareket edilmiştir. Şeyhû;l-İslam Yahya Efendi ile Kaptan-ı Derya Kemankeş Kara Mustafa Paşa;da sefere iştirak etmişler. Sultan IV. Murad bütün gücünü Bağdad kuşatmasına yöneltmiştir. Osmanlı kaynaklarına göre Bağdad kuşatması otuz dokuz ya da veya kırk gün kadar sürmüştür. Nihayet Safevî Bektaş Han, Bağdad’ı teslim etmiştir.
Osmanlı Padişahı IV. Murad, Musul, Diyarbakır, İzmit üzerinden İstanbul’a dönmüştü. Şah I. Safi’ye Maksud Han adlı Iran elçisiyle bir mektup göndermişti. Safeviler Osmanlı Devleti’ne boyun eğmek zorunda kalmışlardır. Kasr-ı Şirin civarındaki Zohâb mevkinde bulunan Osmanlı karargahında barış antlaşması imzalanmış olduğu için bu belgeye Kasr-ı Şirin antlaşması denilmiştir.
17 Mayıs 1639 tarihinde Osmanlı Devletiyle, Safevî Devleti arasındaki Kasr-ı Şirin Barış Antlaşması ile;
1- Bağdad tarafından hudut, Cessan, Mendeli, Bedre, Hanikin, Derne, Dertenek’ten Sermenel mevkiine kadar olan ve burada Caf aşiretinin bazı kabileleri ve Zincir Kalesi’nin batısındaki köyler ve Şehrizor yakınında bulunan Zâlim Ali Kalesi çevresi Osmanlılarda kalacaktır.
2- Bunun dışında kuzey hududunda bulunan Kars, Ahıska ve Van, Şehrizor, Bağdad ve Basra hudutlarına Safevi Şahı tarafından kesinlikle taarruz edilmeyecektir.
3- Zincir Kalesi, Van hududunda bulunan, Kotor, Makü, Kars taraflarında olan kaleler her iki taraf tarafından yıktırılacaktır.
4- Bağdad, Basra, Şehrizor Osmanlılarda kalmıştır.
5- Revan Kalesi, Safevîlerde bırakılmıştır.
Bu antlaşma ile artık Osmanlı Devleti ile Safevi Devleti arasında 16 yıldır devam eden İran savaşları sona ermiştir. O tarihlerde Doğu Anadolu’dan başlayıp Basra Körfezinde sona eren 2185 km’lik Osmanlı-İran sınırını belirleyen Kasr-ı Şirin antlaşması bugünkü Türkiye – İran ve İran – Irak sınırlarını da büyük ölçüde belirlemiştir.