Kaygusuz Abdal kimdir?
Hayatı hakkında fazla bilgi olmayan Kaygusuz Abdal’ın asıl adı Gaybi’dir. Kaygusuz Abdal’ın hayatıyla ilgili bilgilerin çoğu Bektaşi menkıbelerine dayanmaktadır.
Hayatı hakkında bir takim söylenceler bulunmaktadır. Kaynaklarda, bu özgün ozanın Alaiye (Alanya) Beyi’nin oğlu olduğu, gerçek adının Alaeddin Gaybi olduğu görülmektedir. 1341-1444 yılları arasında yaşadığı kaynaklardan tahmin edilmektedir. Özellikle ölümünün 1444 yılında olması çok fazla kabul edilebilir değildir. Onun, bir şiirinden Abdal Musa’ya bağlandığı, onun önerisi üzerine Mısır’a giderek orada bir Bektaşi Tekkesi açtığı anlaşılmaktadır. Bütün bu söylentilerden ozanın 14. yüzyılda yasadığı, bir takim etkinlikler gösterdiği anlaşılmaktadır.
Babası Alaiye Beyi Hüsameddin Mahmud, dedesi Alaeddin bin Yusuf’tur. Alaiye Beyleri ailesi Karamanoğulları ‘ndan inmektedir. Bir söylenceye göre aynı ailenin bir tarafı da Anadolu Selçukluları’na dayanmaktadır. Bu dönemde Alaiye yani Alanya, zengin bir ticaret merkezi ve önemli bir limandır. Mısır ve Suriye tüccarları Alaiye’de ticaretle uğraşmakta ve Alaiye’den değişik ülkelere büyük miktarlarda kereste ihraç etmektedir. Alaiye Beyliği ayrıca; Antalya, Karaman ve Memlükler ile sıkı siyasi ve askeri ilişkiler içinde bulunmuştur.
Kaygusuz Abdal bütün bilimleri öğrenmiş, ayrıca avcılık, okçuluk gibi hünerlerini de saraya mensup bir bey oğlu olarak en mükemmel şekilde kavramıştır. 1424-1430 tarihleri arasında Rumeli’ye geçmiş; Edirne, Yanbolu, Filibe ve Manastır’da bulunmuştur.
Bazı kaynaklara göre Kaygusuz Abdal 14. yüzyılın sonlarında Mısır’a gitmiş, bir süre Kerbela-Necef dolaylarında gezmiş, hacca uğramış, daha sonra öldüğü Mısır’a dönmüş, orada bir mağaraya gömülmüş, bundan dolayı ona “mağarada gömülü” anlamına gelen “Abdullah Mağaravi” (mağarada gömülü Tanri kulu) denmiştir.
Hac dönüşü Şam’a uğrayan ozan, orada bir bahçeyi sulamada kullanılan büyük dolabı görmüş, ondan esinlenerek “Dolabname” adli şiirini yazmıştır.
Kaygusuz Abdal’in şiirlerinden tasavvufu bütün ayrıntılarıyla öğrenmiş, ve özellikle İslam dini konusunda geniş bilgi edindiği anlaşılmaktadır.
Hece ve aruz vezniyle şiirler söyleyen Kaygusuz’un nesirle yazılmış eserleri de vardır. Aruzla yazılmış şiirleri divanında toplanmıştır. Hece ile yazdıklarına cönklerde ve şiir mecmualarında rastlanmaktadır.
Şiirlerinin çoğunda Kaygusuz takma adını kullanmış olan ünlü ozan, bazı şiirlerinde Serayi adını kullanmıştır. Tekerlemelerle beslenen temiz ve yalın bir dili ve kıvrak, tatlı ve kendisine özgün bir deyişi vardır. Birkaç şiirinde Serâyi, Miskin Serâyi, Kul Kaygusuz veya Miskin Kaygusuz mahlasını kullanmıştır.
Kaygusuz Abdal, Bektaşiler tarafından büyük saygı ile anılır ve Bektaşi uluları arasına girmiştir. Hemen hemen bütün Bektaşi tekkelerinde bulunan ve Kaygusuz’a ait olduğu kabul edilen bir resimde, bir yılan, bir akrep ve bir aslan, ayakları bine yatarak ona boyun eğmiştir.
XVIII. yüzyıl en ünlü ressamlarından Levni’nin yaptığı bir Kaygusuz minyatürü oldukça dikkat çekicidir. Kaygusuz, bir eserinde 1397-1398 yıllarında doğduğunu belirtmektedir. Eserlerinden anlaşıldığına göre XV. yüzyılda yaşamış olan ünlü şair, Anadolu ve Rumeli’nin birçok yerini gezmiş ve oldukça iyi bir öğrenim görmüştür. Bilhassa hece ile yazdığı şiirlerde ve nesir yazıalrında güzel bir Türkçe kullandığı görülmektedir.
Kaygusuz’un tasavvufla ilgili şiirlerinin yanı sıra tekerlemeleri, şathiyeleri de önemli bir yer tutar. Yunus Emre yolunda yürüyen ozan, bu tür şiirlerinde ona daha çok yaklaşır. Ölüm yılı tam olarak bilinmiyor.
Kaygusuz Abdal’ın eserlerindan bazıları şunlardır:
Manzum Eserleri:
1. Divân,
2. Gülistân,
3. Mesnevî-i Baba Kaygusuz (I-II-III ),
4. Gevhernâme,
5. Minbernâme.
Mensur Eserleri:
1. Budalanâme,
2. Kitâb-ı Miğlâte,
3. Vücûdnâme,
4. Risâle-i Kaygusuz Abdal (Tercüme).
Manzum+Mensur Eserleri:
1. Saraynâme,
2. Dil-güşâ.