Klasik Türk Edebiyatında tenkit türü nedir, özellikleri nelerdir?
Modern anlamda tenkit; bir şair, yazar veya eserin olumlu ve olumsuz yönlerini ortaya çıkarmak için yapılan değerlendirme çalışmasıdır.
Bu anlamda tenkidin ilkel şeklini övgü ve yergi oluşturur. Bu eski tip tenkitte önemli olan tenkitçinin niyetidir. Niyet övmek ise eksikler ve gerçekler; niyet yermek ise olumlu yönler göz ardı edilir. Klasik edebşyatta kaside nazım biçimi methiye temelli olduğu için övgünün simgesi haline gelmiştir. Yergi ise tek bir şiirde ele alınabildiği gibi müstakil bir eser konusu da olabilir.
Bir güzel mazmun bulunca Eşrefa, Kendimi hicv eylemezsem kafirim.
Eser olarak da Nef’i’nin Siham-ı Kaza’sı divan şiirinde alaycı ve saldırgan hiciv türünün en ünlü örneğidir. Eserdeki şiirler nüktesini argodan ve müstehcenlikten alır.
Gör ne mazmunlar kopar yaran eline sunmağa, Kişt-zar-ı ma’niye tohm-ı şaka ektim yine.
Nef’i şiirlerinden bir kısmını şaka amaçlı yazdığını belirtmiştir. Hicivlerinde dönemin devlet adamları ve şairlerinin yanı sıra babasını ve diğer yakınlarını da konu almıştır. Atayi, Faizi, Şeyhülislam Yahya, Fevri gibi şairleri eleştirmiştir. Klasik Türk Edebiyatında şairleri manzum olarak hicveden ve diğer önemli bir eser de Güfti’nin mesnevi nazım şekliyle kaleme aldığı Şairler Tezkiresi / Teşrifatü’ş-Şuara’dır. Eser toplam 2400 beyitten meydana gelmiştir. Yeri gelince kendisini de alaya almaktan çekinmeyen Güfti’nin (17. yy.) tezkirede hiciv ve alay maksatlı hezel ifadeler kullanmıştır.
Edebi tenkit ile ilgili malzeme eserlerin sebeb-i telif, dibace ve hatime bölümlerinde yer alır. Mesnevilerin girişlerinde şairler sohbet için bir araya gelirler. Şair, şair arkadaşları tarafından övülür v eseri yazmaya teşvik edilir. Bazı mesnevilerde şair orjinal, daha önce söylenmemiş bir mesnevi yazmaya yönlendirilir. Bu arada daha önce bu konuda yazanlar eleştirilir. Ahmet Paşa için Behişti’nin söylediği,
Tercümeye kadir idi ancak, İcadı yoh idi anın el-hak.
beyti dönemin şiir anlayışını açık ve net bir biçimde ortaya koymaktadır. Bu ve buna benzer örneklere klasik edebiyatımız çerçevesinde sıklıkla rastlamak mümkündür.
İşidip sözleri dedim aceb, Bana hoş gelmedi bu sözler heb.
…
Ne bilir sırr-ı aşk-ı pinhanı, Ne bilir vecd-i hal-i cananı.
Yahya Bey Şah-ı Geda adlı eserinin sebeb-i telif bölümünde daha önce yazılmış çift kahramanlı aşk mesnevilerindeki aşk anlayışını ve aşık tiplemeleri olan Mecnun, Ferhad, Vamık… gibi hikaye kahramanlarını eleştirir. Gerçek aşkın akılla anlayışı olduğunu belirtir.
Yine Şeyh Galib Hüsn-ü Aşk’ta Nabi’nin Hayrabad’ını eleştirirken gerçek şiirin kendisinden sonra gelen şairlere yeni bir yol açabilecek, daha önce söylenmemişi söyleyen ama herkesin anlayacağı kadar da açık olmayan şiir olarak tasvir eder.
Merd ana dinür ki aça nev rah.
Divanlarda ise şair ve şiirle ilgili ”sihr, efsun, icaz, nükte, hüner…” gibi kelimeler sıkça kullanılmıştır. Şairleri hiciv ve övgü maksatlı andıkları gibi kendi şairliklerini överken üstad şairi nükte ve kıyas malzemesi olarak kullanır. Örneğin; Fuzuli’nin kendisini Mecnun’dan daha büyük şair sandığını anlattığı beyitleri.