Klonlama nedir?
Klonlama dendiğinde çoğu insanın aklına, 20. yüzyılın sonlarında dünya gündemine oturan “Klon Koyun Dolly” gelmekte ve bu doğrultuda klonlamanın da insanoğlunun canlıların doğasına müdahale etmesi olarak algılanmaktadır. 2000 yılında dönemin ABD Başkanı Bill Clinton ile İngiltere Başkanı Tony Blair’ın ortak açıklaması ile dünyaya ilan edilen İnsan Genom Projesi ise insanların klonlanmasıyla ilgili pek çok spekülasyonun gündem haline gelmesiyle tüm bu algının daha da güçlenmesine sebep oldu. Doğal bir mekanizma olarak çalışan “klonal çoğalma”, hücrenin kendi genetik maddelerinin aynısına sahip olan “yeni” bir hücre üretmesi, yani aslında kendini doğal olarak klonlamasıdır. Bu tanımla kast edilen ise biyoloji biliminde “klonal çoğalma” olarak incelenen ve yaygın olarak bağışıklık hücrelerinde görülen, organizma hücrelerinin çoğalmasıyla ilgili bir durumu izah etmektedir. Klonlama dendiğinde klonal çoğalma olarak bahsi geçen olay dışında; çoğaltımsal klonlama, moleküler klonlama ve terapi klonma gibi farklı olaylar da kast edilebilmektedir. Bu bağlamda klonlama teriminin hangi olayı kast ettiğine dikkat edilmelidir.
Popüler kültürün uzun süredir beslendiği ve kitaplardan Hollywood filmlerine konu olan insanoğlunun ya da diğer canlıların klonlanması ise biyoloji biliminin genetik dalında “bedensel hücre çekirdeği aktarımı” şeklinde ifade edilmektedir. İnsanların yakından ilgilendiği canlıların klonlanması ise bedensel hücre çekirdeğinin aktarılması ile embriyo oluşturulması ve meydana getirilen bu embriyonun da gelişerek “canlıyı oluşturması” demektir. Erişkin bir canlıdan alınan hücre çekirdeğinin “hücre çekirdeği laboratuvar ortamında çıkarılan” bir embriyo aktarılmasıyla gerçekleştirilen bu işlem, uzun süre boyunca üzerinde çalışıldıktan sonra “bilindiği kadarıyla” 1996 yılında ilk defa Klon Koyun Dolly ile başarıya ulaşmıştır. İşlemin başarılı ilk örneğinden bilindiği kadarıyla bahsedilmesinin temel nedeni ise bugün hala Dolly öncesinde de çeşitli canlı türlerinin klonlandığında dair fikirlerin ileri sürülmesidir ancak belirtilmesinde yarar var ki, bu fikirler ispat edilemediği için henüz birer iddia olmanın ötesine gidememiştir.
Moleküler klonlama yapılarak yani hücre çekirdeğinin alınarak tüm genetik materyalin farklı bir hücreye aktarılması üzerine yapılan çalışmalar günümüzde de devam etmekte, durmaya niyeti yokmuş gibi görünen teknolojinin tüm imkanlarından sonuna kadar yararlanan bilim insanları umut vaat eden gelişmeler kaydetmektedir. Günümüzde ölüm oranı oldukça yüksek olan ve bu sebepten ötürü de ölümcül hastalıklar grubuna dahil edilen pek çok sağlık sorununa kesin çözüm bulma potansiyeline sahip olan bu çalışmaların yakın gelecekte meyvesini vermesi ve dünya genelinde milyonlarca insana umut olması beklenmektedir. Kuşkusuz klonlama ile ilgili komplo teorileri üretilmeye de devam etmekte ve kolay kolay da sona erecekmiş gibi görünmemektedir.