Komünizm nedir?
Komünizm düşüncesi Batı düşüncesinde ünlü düşünürler Marx’tan ve Engels’ten çok daha önce oluşmuş olan bir düşüncedir. Komünizm daha çok ortak mülkiyet üzerinde yoğunlaşmış olan bir düşünce sistemidir. Bir toplumdaki tüm malların ortak mülkiyetine dayalı olan politik bir harekettir. Ortakçılık olarak da isimlendirilmiş olan bir düşüncedir. Komünizm, tamamen sınıfsız olan bir toplum yaratmayı hedeflemiştir. Karl Marx’ın ile Friedrich Engels’in yazdığı Komünist Parti Manifestosu ile birlikte yayılmıştır. Sınıfsız bir toplum temeline dayanan bu düşüncede tüm insanların eşit olması, daha çok bir ütopya olarak değerlendirilmiştir. Nitekim zaman içerisinde başarılı bir sonuç elde edilememiştir. Dünya gerçekleriyle çok fazla bağdaşmamıştır.
Kominizmi yaygınlaştırmayı isteyen bir çok akım mevcuttur. Bunlardan en çok etkili olanı Leninizm’dir. Bu akımı savunanlar eğer komünizm gerçekleştirirse devletin ortadan kalkacağını belirtmişlerdir. Diğer akımlar sol komünizm veya konsey komünizmi olarak bilinen akım ile anarşist komünizm adı verilen akımdır.
19. yüzyılın işçi hareketiyle birlikte Avrupa’da Komünizm yükseldi. Bu sırada Sanayi Devrimi büyük bir gelişme göstermiştir. Bu gelişme Komünizm üzerinde yoğunlaşmaların olmasını sağlamıştır.
19. yüzyılın ikinci yarısında sosyalizm ve komünizm sözcükleri birbirlerinin yerine kullanılmaya başlanmıştır. Marx ve Engels sosyalizm terimini toplumun üretim araçlarını ortak kullandığı ancak bazı sınıf farklılıklarının hâlâ mevcut olduğu bir geçiş aşamasını açıklamak için kullanmışlardır. Komünizm terimini ise bütün sınıf farklarının ortadan kalktığı, bütün insanların uyum içinde hayatlarını sürdürdüğü ve devlete artık gerek duyulmadığı bir aşama için kullanmışlardır. Komünizm ve sosyalizm birbirlerine ihtiyaç duyuyorlardı, çünkü sosyalizm aşaması gerçekleşmeden komünizme ulaşılması mümkün değildi.
Rusya’ da 1917 yılında Bolşevik İhtilali diğer adıyla Ekim Devrimi neticesinde hakim olmuş olan, Vladimir İlyiç Lenin’in öncülüğünü yaptığı ve onun 1924 yılında ölümü üzerine , parti ,içinde meydana gelen tartışmalar ve kavgalardan sonra Josef Stalin liderliğine geçmiş, karşıtlarını tasfiye ederek 1952 yılına kadar bu büyük ülkeyi tek lider olarak yönetmiş ve komünist sistemi oturtmak için milyonlarca Rus’un ölümüne sebep olmuştur. Rusya’da kurulan bu yeni rejim, tek parti, tek lider, güçlü gizli polis ve istihbarat teşkilatı ile ordu gücüne dayalı korku, baskı ve zorlama ortamını meydana getirmiş, ülke özellikle sanayi ve bayındırlık alanlarında gelişmeler gösterirken tarım ve köylü kesimi ağır kayıplar vermiş, her şey devletleştirilmiş, kitlesel ölümler ve sürgünler yaşanmıştır.Yönetim kadrolarında sık sık idamlar ve tasfiye olayları meydana gelmiştir. Böylece 1941 yılında dönemin bir başka diktatörü olan Hitler’in saldırısına maruz kalmış. Bu durum Stalin’in pozisyonunu ve milli birliğini kuvvetlendirdiğinden, zamanla Almanlar geri püskürtülerek 1945 yılında mağlup edilmişlerdir. İkinci Dünya savaşından sonra Rusya’da diğer büyük galip devletler arasına katılmıştır.
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Rusya Komünizm sistemini Doğu Avrupa ülkelerine empoze etmeye çalışmıştır. Rusya bu bölgeler dışında Güney Asya ile Afrika’da da bu düşünceyi yaymayı denenmiş, bu durum soğuk savaşların yaşanmasına sebep olmuştur.
Rusya Komünizm rejimini korumaya çalışmasına rağmen bunu başaramamıştır. 19914 yılında 14 yeni devlet ortaya çıkmıştır. Komünizm adeta çökmüştür.
21. asrın birinci yarısıyla birlikte, Komünist partiler Küba, Laos, Çin, Kuzey Kore ve Vietnam’da iktidarda olmuşlardır.