Kozmos nedir?
Uzayda yer alan tüm madde ile enerji formlarının genel adı olan kozmos, tüm pozitif bilimleri tarafından evren tabirinin eşanlamlısı olarak kullanılmaktadır. Kainat olarak da isimlendirilen kozmos birçok bilim dalının yakından ilgili olduğu bir kavramdır. İnsanoğlunun içinde yaşadığı dünyanın da kozmosun bir parçası olması nedeniyle insanın doğrudan ilgili olduğu bu kavram, fizik biliminden felsefeye yüzyıllardır bilim insanlarının ve düşünürlerin üzerinde düşündüğü konuların odak noktası olmuştur. Modern fizik biliminde sürekli genişleyen bir yapıya sahip olduğu bilinen uzayın insan aklını zorlayan sınırları içinde kalan tüm atomik parçacıklar da kozmos olarak tanımlanmıştır.
Avrupa kaynaklı bilim çevrelerinin kendine ata olarak kabul ettiği Antik Yunanlı düşünürlerden de çok önceki dönemlerde bile üzerinde fikir yürütülen bir kavram olan kozmos, insanoğlunun yapısı gereği içinde yaşadığı çevreyi anlamak istemesi nedeniyle sürekli olarak merak konusu olmuştur. Kozmosun merkezini güneş olarak kabul eden Antik Dönem düşünürlerinden bu yana insanoğlu kozmosun yapısını anlamak için çalışmalar yapmıştır. Kozmosun oluşumuna dair ilk dönem düşüncelerinin 19. yüzyılda evrendeki entropinin arttığına dair görüşlerle birlikte yıkılması, günümüzün popüler kültürünün bir unsuru haline gelen Büyük Patlama(Big Bang) teorisinin de oluşmasına zemin hazırlamıştır.
Kozmosun nasıl oluştuğuna dair cevap arayan insanoğlu, 20. yüzyılın ilk çeyreğinde yayımlanan Albert Einstein’ın Genel ve Özel Görelilik Kuramı ile akıl zorlayan gerçeklere ulaşmıştır. Takip eden dönemde Hubble’ın yaptığı çalışmalar ile evrenin sürekli olarak genişlediği keşfedilmiş ve filmi geriye saran bilim insanları evrenin milyarlarca yıl önce tek bir noktadan açıldığını anlamıştır. Kozmosun oluşumuna dair büyük bir adım olan Büyük Patlama Teorisi ile bilim çevreleri bu sefer de bu olayın gelişimi üzerine araştırmalar yapmıştır. Büyük Patlama olarak isimlendirilen evrenin ve “zamanın” başlangıcı olan olayın ilk saniyesinde olanları araştıran bilim insanları, Einstein’ın kendisini dahi şaşırtan “kuantum fiziğinin” akıl zorlayan gerçekleri karşısında adeta çaresiz kalmıştır.
Günümüzde makro ölçekli fizik ile mikro düzeyli fiziğin yani kuantum teorisinin bir türlü birbiri ile ilişkilendirilememesine neden olan karmaşık durumlar, insanoğlunun kozmos olarak tabir ettiği ortamın yapısını anlama konusunda daha da büyük merak duymasına neden olmuştur. Evrenin neyin içinde genişlediğinden Büyük Patlama öncesi ortaya ne olduğuna kadar birçok sorunun cevabını arayan bilim insanları, evren öncesi döneme dair hala var sayımlar üzerinden konuşmaktadır. Son dönemde ülkemizdeki “bazı akademisyenlerin” Enflasyon Teorisi gibi varsayım olan düşünceleri canlı yayınlanan televizyon programlarında “deneysel” olarak yorumlaması ile insanların aklı daha da karışmış olsa da, kozmosun oluşumuna dair cevaplara ulaşmak için insanoğlunun önünde daha çok uzun bir yol olduğu unutulmamalıdır.
İnsanoğlunun binlerce yıldır en ufak bilgi zerrelerini üst üste koyarak inşa ettiği bilimsel analize dayalı bilgi sayesinde günümüzde içinde yaşadığımız kozmosta “400 milyarın üzerinde galaksi ve akıl sınırlarını zorlasa da yaklaşık olarak 10.1088 adet yıldız” olduğu varsayılmaktadır. Konuşurken insanların basit bir kelime gibi kullandığı kozmos kavramı, aslında insan zekasının ve algısının sınırlarını zorlayacak kadar muazzam büyüklükte bir ortamdır.