Kureyş’in İslam dinine düşmanca yaklaşmasının sebepleri nelerdir?

Kureyş kabilesini İslamiyet’e karşı bu kadar düşmanlığa sevk eden sebepler acaba ne idi, bunun üzerinde biraz durmak gerekir:
eski-kabe
1-Bu sebeplerin başında, müşriklerin mevki ve nüfuslarını kaybetmek endişesi gelmektedir. Çünkü İslamiyet sınıf farklarını ortadan kaldıran bir dindi. İnsanların bir tarağın dişleri gibi eşit olduğunu ilan ediyordu. Kureyş in elebaşlarını mevkilerini ellerinden kaçırmamak için bütün güçleri ile yeni dine karşı mücadeleye koyulmuşlardı . Reislerin nüfuzunun tehlikeye düşmüş olması ölçüsünde İslamiyet’e gösterdikleri mukavemete artıyordu. Kureyş’in en büyük reisi Harb İbn-i Ümeyye idi. Kureyşin kumandanıydı. Ölümünden sonra oğlu Ebu Saüfan iktidarsızlığından dolayı babasının yerine geçmemiş bu mevkii Velid b. Mugire’ye kaptırmıştı. İslamiyetin ortaya çıktığı dönemde Kureyş’in en büyük reisi Velid b. Mugire sayılırdı. Ondan sonra en nüfuzlu olan kişilerden biri Ebu Cehil idi. Benim Haşim içinde en ihtiyar reis hazreti peygamberin amcası olan Ebu Leheb idi. Kabilesinin en nüfuzlu reisi de As ibn-i Vail idi işte İslamiyet’e en şiddetli muhalefeti gösteren bu gibi reislerdi . Diğer kişiler bunların elinde birer alet gibi idiler.

İslamiyet kökleşince bu kişiler sahip oldukları mevkilerini ellerinden çıkaracaklardı tam eşitlik dini olan Müslümanlık onların nüfuzuna son veriyordu. Köle ile efendinin Allah katında bir olduğunu söylüyor. Şeref ve kerametin takva ile olduğunu ilan ediyordu. Onun için bu yeni dine düşman kesildiler.

2- Arapların hayatı tamamen ticarete bağlı idi. Ticaret merkezi ise Mekke idi. Bütün Arapların mukaddes tanıdıkları Kabe Mekke’de bulunuyordu. Kabe’nin içi 360 kadar putla dolu idi. İslamiyet putları kaldırdığı zaman ticaret hayatımız duracak diye hesap ediyorlardı. Çünkü Arapları Mekke’ye çeken şey yalnız o putların olduğunu sanıyorlardı. Putlar kalkınca Mekke’ye gelmeyecekler,Kabe ehemmiyetinden kaybedecek zannediyorlardı.
3-İptidai milletler, babalarından ve analarından gördükleri şeylerden kolay kolay vazgeçemezler. İyi ve kötüyü faydalı ve zararlıyı seçme kabiliyetleri muhakeme kuvvetleri azdır. Körü körüne tabi olup giderler. Yeni bir hareket karşısında kalınca ona düşman kesilirler Arabistan’da asırlardan beri putperestlik kökleşmiş bulunuyordu. Hazreti İbrahim’in tevhid dininin en mukaddes mabedi olarak kurduğu Kabe’nin içine 360 put dolmuştu. bu putların en büyüğü ve kudretlisi Hübel idi. Yağmurları yağdıran nesilleri vücuda getiren savaşlarda muharebede zafer kazandıran sanıyorlardı.

4-Araplara göre bu milletin başına geçip reis olmanın iki büyük koşulu vardı: Bol servet ve çok evlat sahibi olmak. Bu da iptidai bir görüştü bütün vahşi kabilelerde aynı usul vardı. Evladı çok malı bol olmayan bir adamın riyaset makamına geçmesini akıllarına sığdıramazlardı. Riyaset için : Liyakat iktidar, ehliyet,yüksek meziyet, ve fazilet aranmaz da böyle servet ve evlat aranır. Mesela birahmanlar, bugün bile evlat ve iyali çok olmayanlarının tam bir felaha ermeyeceğini itikat etmektedirler. Hazreti Muhammed de ise bunlar yoktu öyle ise onun arkasına düşmeyiz diyorlardı. Araplara göre bu makama Velid b. Mugire, Ümeyye b. Halef, Ebu Mesud Sakafi gibi adamlar bu makama layık görülebilirdi.

Kuran’ı kerim onların bu düşünüşlerinin hatalı olduğunu zuruh suresinde kendilerine şöyle ihtar eder:”onlar bu kura an niçin iki karyenin yani Mekke veya Taif’in büyüklerinden birine nazil olmadı?” derler.
Kureyş kabilesine göre bu büyükler bilhassa Velid b. Mugire, Ebu Mesud Sakafi gibi adamlar olabilirdi.

5-Bazı yanlış olan telakkiler yüzünden Kureyş Müslümanlarla Hıristiyanları bir tutuyorlardı. Halbuki Kureyş Hıristiyanlıktan eskiden nefret etmişti. Kabe’yi yıkmaya gelen Ebrehe Hıristiyandı. Hatta Araplar Hıristiyanlardan nefreti o derece ileri götürmüşlerdi ki Mecusi Zerdüştleri Hıristiyanlara tercih ediyorlardı. Yalnız bundan dolayıdır ki Mecusi İranlıların Hıristiyan Bizans a galebelerinden olayı seviniyorlardı. Halbuki Müslümanlar ehl-i kitap olan Bizansların Mecusilere mağlup olmalarından müteessir olmuşlardır.

6- Haşimiler ile Emeviler arasından eskiden beri süregelen bir rekabet vardı. Abdülmuttalip yalnız kendi şahsi gücü ve nüfuzu ile Haşimileri oldukça yükseltmişti. O hayatta oldukça Haşimilere kimse yanlış yapamazdı. Onun ölümünden sonra onun yeri doldurulamamıştır. Emeviler bundan faydalanarak kendilerini yükseltmeye çalıştılar. Tam bu dönemde Hz Muhammed ortaya çıkmıştır. O da Haşimiler’dendi. Emeviler gölgede kalacaklarını düşündüklerinden İslamiyet’e düşman kesilmişlerdir.

Bir Cevap Yazın