Medine sözleşmesi nedir?
Medine sözleşmesi, Hz Muhammed tarafından Medine’de huzur ve barışı sağlamak için gruplar arasında 622 yılında yapılmış
olan bir antlaşmadır. Medine İmtiyazı olarak ta bilinir. Yapılan antlaşma İslam’ın ilk yazılı anayasası olma özelliğini taşımaktadır. Peygamberimizin zekâsını ve büyüklüğünü gösteren bir antlaşmadır. Peygamberimiz Allah’ın öğrettiği şekilde insanların problemlerini ve değerlerini gözetip sosyal bir toplum meydana getirmiştir.
Medine antlaşmasının amacı nedir?
Antlaşma Hz Muhammed, Paganlar, Yahudiler, Müslümanlar ve şehrin ileri gelmiş aileleri ile kabileleri içermekteydi. Medine’de bulunan Hazreç ve Evs kabileleri arasındaki iç çatışmalara son vermek için, şehirde yaşayan Yahudi, Pagan, Müslüman topluluklarını Ümmet adında tek çatı altında toplayıp, her birine sorumluluk ve hak ettikleri payları verilmiştir. Antlaşmanın amacı hangi dine bağlı olursa olsun, şehirde bulunan her topluluğun özgür ve huzur içinde yaşamasını sağlamaktır.
Medine sözleşmesinin önemli maddeleri nelerdir?
- Müslüman ve Yahudi topluluklarının barış içinde yaşamaları sağlanacaktır.
- Şehrin dışından gelecek saldırılarda, beraber hareket edilecek ve şehrin savunması birlikte yapılacaktır.
- Yahudiler kendi dinlerinde serbest olacaklardır.
- İki taraftan biri, üçüncü bir tarafla olan anlaşmazlığa düşerse, diğer taraf onun yanında yer alacaktır.
- Yahudiler ve Müslümanlar arasında çıkacak anlaşmazlıklarda, Hz Muhammed hakem olarak kabul edilecek.
- Her toplum kendine ait bölgeden sorumlu olacaktır.
- Meydana gelecek bütün anlaşmazlıklar Allah’a ve Resul’üne sunulacaktır.
Medine sözleşmesinin içinde bulunan konular nedir?
Adalet: Antlaşmanın maddelerinin çoğunda adaletin herkese eşit olarak sağlanmasını yer alıyordu. Bu anayasa adaleti herkese götürme, adli işlerin yürütülmesi konularında yenilikler yapmıştır. Adalet konusunda yetkiler kişilerden alınıp, merkezi otoriteye bağlanmıştır. Artık kabileler içerisinde suçlular cezalandırılmayacak, her şey merkezi otoritenin yetkisinde olacaktır. Suçlu ve mağdurlar merkezi otorite tarafından değerlendirilecektir. Bütün müminler suç işleyenlere karşı, merkezi otoriteye yardım etmekle sorumlu kılınmıştır. Yahudilerin topluluğa girme sebebi de, herkesin eşit muamele görmesindendir. Artık kabile reislerinin otoritesi ellerinden alınmış, merkezi otorite kişilerde adaletin var olduğu hissini uyandırmıştır.
Suçun şahsiliği: Düzenlenen antlaşmada suçun şahsiliği konusuna da değinilmiş, hiçbir günah suçsuz olan kişiye yüklenemez denilmiştir.
Sigorta: Antlaşmada savaşta esir düşenlerin, ölüm veya yaralama durumlarında diyet ödeyebilmek için, bir sigorta kurumu kurulmasını öngörmüştür. Artık Müslümanlar zararları kendi aralarında değil, kabileler arasında da paylaşacaktır.
Vatandaşlık ve savunma: Antlaşmada din, dil ve ırk gözetmeksizin tüm insanları eşit bir vatandaş olarak kabul etmiştir. Savaş durumunda ise, herkesin kendi savaş giderini karşılaması kabul edilmiştir.
Medine şehrinin sınırları: Antlaşmadan önce şehirde dağınık bir yerleşimin olması nedeniyle, yapılan düzenlemeyle şehrin sınırları belirlenmiştir. Medine merkezinin ve ovasının sınırları bu antlaşmayla belirlenmiştir.
Din özgürlüğü ve takva: Antlaşma herkese kendi din özgürlüğünün yolunu açmıştır. Yahudilerin kendi dinlerine göre yargılanmasının önü açılmıştır. Bazı maddelerde, Allah korkusunun ve bunun toplum hayatındaki rolü üzerinde açıklamalarda bulunulmuştur. Takvanın adaletin temeli olduğu kabul edilmiştir. Takvanın en üzeri kanunlara itaat etmektir, denilmiştir.
Müslümanlarla ilgili maddeler: Antlaşma Müslümanların birbirlerine yardımcı olmasını ifade etmiştir. Müminlerin kardeş olduğuna değinilmiş, müminlerin suçlu olanları korumaması gerektiği belirtilmiştir.