Megalomani nedir?
Toplumumuzda çoğu insan tarafından önemsenmeyen ve belki de biraz hafife alınan megalomani bir hastalık olarak kabul edilmese de, modern psikiyatri tarafından yakından incelenen ve gerçek manada derin bir ruhsal sorun olarak görülen bir kişilik halidir. Megaloman olmak en basit tabirle, büyüklük hezeyanı içinde yaşamak ya da büyüklüğü bir takıntı haline getirmek olarak tanımlanabilir. Kesinlikle gerçeklik ile ilişkisi olmayan çeşitli neden sonuç ilişkileri kuran megaloman kişi, üstün nitelikler taşıdığına ciddi manada inanır ve kendisinin birçok farklı nedenden ötürü diğer insanlardan üstün olduğu düşüncesini kabullenir. Psikiyatri uzmanlarının her zaman büyük bir ilgiyle yaklaştığı bir durum olan megalomani, insan psikolojinin gerçek anlamda karışık hallerinin en merak uyandıranlarından biridir.
Yaşantısından yeteneklerine, taşıdığı niteliklerden üstün öngörü yeteneklerine kişi kendisini diğer insanlardan üstün kıldığını düşünen birçok farklı olguya inanabilir. Megalomani bazen kişinin doğuştan gelen özellikleri sebebiyle üstün olduğunu düşünmesine sebep olurken, bazı durumlarda da sonradan yaşadığı olayların kendisinin üstün kıldığını düşünmesini sağlar. Ancak kişi sonradan yaşadıklarıyla dahi üstün olduğuna inansa, yaşadığı olayların “zaten üstün olduğunun farkına varmasını sağlayan” unsurlar olduğunu düşünmesine neden olur. Kişinin kendisini önemseme duygusuna tutkuyla bağlanması olarak da ifade edilen megalomanlık, özgüvenin mantıksızca ve herhangi bir elle tutulur neden olmamasına rağmen abartılı boyutlara çıkmasına neden olur.
Her insan gerçekten iyi olduğunu bildiği ve uzun zaman harcayarak deneyim kazandığı konularda iddialı olabilir. Özgüven deneyim yoluyla elde edilen bilgiye dayandığında rasyonel bir temel kazanırken, megaloman kişilerin kendine duyduğu güvenin herhangi bir temeli bulunmamaktadır. Kendine güvenmek, bir megalomanın her konuda benimseyebileceği bir ruh halidir. Birçok insan megalomani benzeri davranışlar ve belki de farklı boyutlarda megalomanlık belirtileri gösterse de, bu tür hareketlerin hayatın her alanında sergilenmesi ve bu düşünce yapısının sürekli olarak korunması ciddi bir sorunun varlığını ortaya çıkarmaktadır.
Çoğu insanın belki de ömrünün 1/3’ünden fazlasının geçtiği iş hayatı, megalomanlık olarak nitelendirilen hareketlerin ve düşüncelerin en çok görüldüğü alanlardır. İnsanoğlunun zaten kapalı bir kutu olan beyninin kendi kendisine oldukça başarılı bir biçimde oynadığı bir oyun olduğuna dahi inanılan megalomanlık, kendi başına bir rahatsızlık olmasa da klinik düzeyde sayılabilecek ruhsal problemlerin yaşanmasını tetikleyen bir unsur haline de dönüşebilir.